İsmail BOZKURT

            Soyalp Tamçelik - Mustafa Kemal Kasapoğlu ikilisinin, yeri geldikçe bu sayfada değindiğim çalışmaları hız kesmiyor. Bu kez de iki kalın cilt halinde “Kıbrıs Şer’iyye Sicilleri -   2 Numaralı Kıbrıs Şer’iyye Sicilleri (Hicrî 1010 – 1018 / Miladî 1601- 1609)” adlı eseri yayımladılar.

1601-1609 yılları arasında dönemin yargısına yansıyan ve Ada’nın yönetimine yönelik konuları içeren bu dev eserle, günümüze kadar gün yüzüne çıkmamış o yılların yaşamı ile ilgili birçok bilgi günümüze ulaştırılmış oluyor. Bu bağlamda, Osmanlı döneminin toplumsal, ekonomik, hukukî, yönetsel durumu, yerleşim yerleri, köy sayısı, terk edilen ve günümüze kadar gelen köylerin listesi, bölgelere ve köylere göre nüfus sayısı, Ada’nın genel nüfusu, yiyecek-içecek ürünleri, tatlı çeşitleri, süt ürünleri, Ada’da görev alanların ünvanları, meslek grupları, buğday-arpa üretimi, vergi çeşitleri, Ada’da iskân meselesi, ev ve ev mimarisi, narha tâbi ürünler ve değerleri, Kıbrıs’ta kullanılan para birimleri ve değerleri, Mevlevi Tekkesi’nin yeri, orada görev yapanların maaşları ve dinî ritüellerde kullanılan enstrümanların çeşitleri, günlük hayatta kullanılan ev eşyaları ve çeşitleri, kişisel kıyafetler ve giyim ürünleri, ev ve diğer mülk satışlarının ekonomik değeri, 16 nahiyeye (bucağa) bağlı köylerin ve mahallelerin adları, hane sayıları ve bu bölgelerde yaşayan nüfusun tahmini miktarı, Ada’da üretilen yaş sebze ve kuru tarım ürünleri, bunların nerede ve ne kadar üretildiği gibi bilgiler var.

***

Böylesi bir gazete yazısında fazla ayrıntıya gitmek pek mümkün değil ama Kıbrıs’ta o dönemde köy ve mahallelerin sayısı ve tahmini nüfusu ile ilgili bilgileri paylaşmak isterim:  

Baf’ta 15, Gilan’da 13, Girne’de 12, Leymesun’da 1, Piskopi’de 15, Mağusa’da 21 ve Lefkoşa’da 15, toplamda ise 92 mahalle varmış o dönemde!

Baf’ın 78, Omorfo’nun 36, Evdim’in 28, Gilan’ın 30, Girne’nin 58, Hirsofi’nin 64, Karpas’ın 50, Kukla’nın 33, Lefke’nin 86, Leymesun’un 67, Piskopi’nin 25, Mağusa’nın 12, Pendaya’nın 50, Tuzla’nın 67, Mesarya’nın 87, Lefkoşa’nın 113 köyü varmış. Yani Ada genelindeki köy sayısı 886!  

            Bazı genel saptamalar da şöyle:

Köylerin toplam hane sayısı: 24.152,

Köylerin tahmini nüfus sayısı: 120.760,

Köylerden toplanması gereken buğday ve arpanın miktarı (kile): 24.152,5

Kazalara bağlı mahallelerdeki toplam hane sayısı: 2.730,

Kazalara bağlı mahallelerdeki tahmini nüfus sayısı: 13.650,

Kazalara bağlı buğday ve arpanın toplandığı köy ve mahalle sayısı (birim): 652,

Köy sayısının en küçük olduğu kaza: Mağusa (12 köy),

Köy sayısının en büyük olduğu kaza: Lefkoşa (113 köy),

Hane sayısının en küçük olduğu kaza: Mağusa (336 hane),

Hane sayısının en büyük olduğu kaza: Mesarya (2.679 hane),

Nüfusu en küçük olan kaza: Mağusa (1.680 kişi),

Nüfusu en büyük olan kaza: Mesarya (13.395 kişi),

Mahalle sayısının en az olduğu kazalar: Omorfo, Evdim, Hirsofi, Karpas, Kukla, Lefke, Pendaya, Tuzla, Mesarya (9 kazanın hiçbir mahallesinin bulunmadığı),

Mahalle sayısının en çok olduğu kaza: Mağusa (21 mahalle),

Mahallelerdeki toplam hane sayısının en çok olduğu kaza: Mağusa (787 hane),

Mahallelerdeki tahmini nüfus sayısının en çok olduğu kaza: Mağusa (3.935 kişi),

Mahallelerden toplanması gereken buğday ve arpanın en çok olduğu kaza: Mağusa (787 kile),

Mahallelerden toplanan buğday ve arpanın en çok olduğu kaza: Mağusa (514,5 kile),

Mahallelerden toplanamayan buğday ve arpanın en çok olduğu kaza: Gilan (437 kile),

Köy ve mahallelere bağlı hane sayısının en az olduğu kaza: Kukla [866 hane (köyden 866 + mahalleden 0)],

Köy ve mahallelere bağlı hane sayısının en çok olduğu kaza: Mesarya [2.679 hane (köyden 2.679 + mahalleden 0)],

Köy ve mahallelere bağlı toplam nüfus sayısının en az olduğu kaza: Kukla [4.330 kişi (köyden 4.330 + mahalleden 0)],

Köy ve mahallelere bağlı toplam nüfus sayısının en çok olduğu kaza: Mesarya [13.395 kişi (köyden 13.395 + mahalleden 0)].

***

Bazı ilginç bilgileri de aktarmadan edemeyeceğim:

O dönemde Ada’da 153 çeşit yiyecek varmış. 12 sebze çeşidi; 43 yaş meyve çeşidi; 9 çeşit tahıl ürünü üretiliyormuş.

6 çeşit unlu mamul; 8 börek çeşidi; 6 çeşit kurutulmuş yiyecek; 12 çeşit süt ürünü varmış piyasada! Tatlı çeşitleri bolca imiş, 28 çeşit.  

8 çeşit etli yemek ve kebabın var olduğu anlaşılıyor. 6 yağ çeşidi kullanılıyormuş. 6 çeşit içecek varmış.

Mesarya’da 2.679, Lefke’de 2.393.5, Leymesun’da 2.282, Lefkoşa’da 2.251, Karpas’ta 1.855, Baf’ta 1.834, Tuzla’da 1.789, Pendaya’da 1.495, Evdim’de 1.410, Hirsofi’de 1.313, Gilan’da 1.079, Girne’de 1.016, Omorfo’da 944, Kukla’da 866, Piskopi’de 610 ve Mağusa’da 336, toplamda ise 24.152,5 kile arpa ve buğday toplanmış.

16 çeşit hayvan türünün adı geçiyor kayıtlarda!

142 çeşit ürününe narh uygulandığını öğreniyoruz.

            Günlük hayatta kullanılan 248 çeşit ev eşyası ile 218 çeşit eşya veya malzemenin ve 75 çeşit meslek grubunun adı geçiyor kayıtlarda!  214 adet unvanın kullanılıyormuş.  

            Günümüzde nasıl İngiliz sterlini, Euro, dolar gibi para birimleri kullanılıyorsa o dönemde de Ada’da Arûs-ı Arslanlu (Hollanda), Guruş-ı Riyâl (İspanya), 48’lik Kuruş (Osmanlı Devleti), Macar Kuruşu (Macar Prensliği) ve Venedik Florisi (Venedik) gibi 5 farklı para birimi kullanılıyormuş meğer!

İki ciltlik dev eserde, özgün 109 tablo ve 43 harita bulunduğunu da özellikle belirtmeliyim.

             

***

Şer’iyye sicilleri, Osmanlı döneminde mahkemelerde görülen davalarla ilgili işlemlere yer veren defterlerdir. Mahkeme tutanakları olarak da nitelenebilirler. Sosyoloji, antropoloji, tarih, hukuk, iktisat gibi konularda, genel anlamda ve bilimsel çalışmalar bakımından kaynak niteliğinde olup Kıbrıs tarihinin yazımı için birincil materyal/kaynak niteliğinde;  iki ciltlik dev eser, araştırmacılar için hazine değerindedir.

Açık ve seçiktir ki Osmanlı, iyi bir arşivleme sistemi kurmuş, bu sistemle yüzyıllar sonra onunla ilgili çalışmalara ışık tutmuştur. Osmanlı’nın çok geniş bir coğrafyada 600 yıl varlığını sürdürebilmesinin başlıca nedenlerinden biri bu sağlam arşivleme sistemi olmalıdır.

Ne yazık ki yirmi birinci yüzyılda, KKTC olarak böyle bir arşivleme sistemimizin olduğunu söylemek olanaklı değil! Yakın tarihteki çatışmalar, savaş ortamı, göçler vb. mazeret olamaz. Bilinç, istek ve niyet olsaydı, arşivleme devletleşme süreci ile birlikte bir sisteme ve düzene oturtulabilirdi. Oysa biz Millî Arşiv’imize bile bunu yapabileceği ortamı ve olanakları yaratmadık.  Direnişimizi, Varoluş Savaşımımızı bile arşivlemedik. Her gün hayata veda eden direnişçilerimizin anılarını bile kayda geçirmedik. Yerleşim yerlerimizin monografilerini yapıp kitaplaştırmadık. Halk kültürümüz için de bunu doğru dürüst yapmadık.

Soyalp Tamçelik ile Mustafa Kemal Kasapoğlu’na içtenlikle teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca onları ve onlara destek olanları içtenlikle kutlarım. Gerçek anlamda muhteşem işler başarıyorlar.