Beni böyle bir menşete iten neden de İsveç başpiskopozu ve İsveç Kilisesi’nin Kıbrıs’ı 1958’den beri yakından tanımış olması.
Barbro Karabuda’nın “Kıbrıs, Terörün gölgesindeki Ada, Tidens Förlag, 1959”dan bu yana çok kitaplar, çok yazılar, yayımlandı İsveççe.
1964’de Kıbrıs’a ilk gelen BM askerleri İsveç Ordusu’ndandı.
Bundan 10 küsur yıl önce “Kıbrıs’a artık barış gelmiştir” diyerek, Kıbrıs’tan ayrılan ilk BM birlikleri gene İsveç Ordusu’na aitti.
O nedenle geçenlerde Kıbrıs’taki çeşitli din ve mezheplere ait temsilcilerinİsveç Büyükelçiliğinde biraraya gelmesini “işgüzarlık” olarak niteliyorum.
Yapılan iş uzaktan son derece önemli ve barışın sağlanması doğrultusunda atılmış “Doğru bir adım” sanılabilir.
Ama AB ülkeleri kiliseleri ne Kıbrıs iç savaşı’nda kendisinden bekleneni yerine getirebildi ne de Bosna Savaşı’nda.Her iki savaşta’da Ortodoksların müslümanları katletmesine gerçek anlamıyla karşı çıkılmadılar. Uluslararası tiyatronun balkon locasına oturup insani drammı izlediler.
Aynı şekilde Ermeni Meselesi’nde de İsveç Kilisesi’nin büyük payı bulundu. Halkı Osmanlı’ya karşı isyana teşvik etti.
ŞimdiKibrıs’ta, aradan geçen kırk yıllık ateş kesten ve suçsuz insanların katledilemediği bir ortamdan sonra, İsveç Devleti aklısıra barış ama gerçekte savaş tamtamlarının çalınmasına alet oluyor.
Neymiş? Ada’daki dini cemaatlerin liderleri barışmak için bir araya geliyormuş.
Sakın “Aman ne güzel demeyin!”
Çok değil, bundan birkaç ay önce Rum Ortodoks Kilisesi Türklerle barışmayacağını söylüyordu. Peki, son üç ay içinde ne oldu da Rum Kilisesi savaş baltalarını toprağa gömdü?
Kilisenin de karıştığı Küçükkaymaklı esirlerinin 1963 Aralık’ında, 508 kişi’yi Cikko Manastırına bağlı bir papaz okulunda on gün kadar esir tutululması olayı kansız sonuşlandı; ama acısız değil. Nitekim nasıl serbest bırakıldığının görgü tanıkları hala hayatta.
Acaba, Rum Ortodoks Kilisesi’nin temsilcileri, Türklerden bir basit ve sıradan özürü dilemeden mi, barışı sağlayacağız?
İşte sizi, bir-iki aya kadar yayınlanacak olan “KIBRIS’IN KADINLARI -Tarihe Tanıklık-” adlı kitabımdan birkaç sayfayla başbaşa bırakıyorum. Görgü tanığı bir gençkızın açıklamalarını ibretle okuyacaksınız.O nedenle İsveç Büyükelçiliği’nin “Abesle iştigal” ettiği inancındayım.
Gerek AB ve gerekse USA son elli yıl içinde yeryüzünün hiçbir km. karesinde barış ve huzuru getiremedi. Bu durumu Sverige bör veta!O nedenle işgüzar bürokratlar boşu boşuna, ne Türk halkını kandırsınlar, ne de kendilerini.
Efendim sizi Behice Korcan’ın esaret günleriyle ilgili anıları ve vicdanınızla başbaşa bırakıyorum. Saygılarımla!..