Galiba epeyce zaman oldu turizm hakkında yazı yazmamış olmam.  Lakin bir gerçeğe daha vurgu yapmakta yarar var.  Bugüne kadar turizm hakkında yazmış olduğum yazıları bir kitap haline getirsem, herhalde ortaya  “Ülke Turizmimizden Manzaralar” adlı bir kitap çıkar.

                Esasında bugün yazma ve yorumlama ihtiyacı duyduğum husus, KITOB’un 29’ncü Olağan Genel Kurulu’nun yapılışı ile turizmin müdavimlerinin dile getirdikleri hususlardır.  İsterseniz kim ne dedi, hangi görüşleri ortaya koydu, şöyle kısa kısa belirtelim ve yoruma geçelim.

                Bakınız neler söylenmiş o olağan genel kurul toplantısında.

                Başbakan Ersin Tatar’ın gerçekleri anlatan sözlerinden kesitler şöyledir:

                “Ülkeye 4 milyon yolcunun giriş-çıkış yaptığı Ercan Havaalanı’na direk uçuş yapılamamasının sebebi, Rumların vetosudur.”

                CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın parmak bastığı hususlar da şöyleydi.

                “Kuzey Kıbrıs’ta turizm markası yaratma hedefine ulaşılamadı ve ortaya bir vizyon da konulamadı.  Ayrıca turizmde istenilen noktaya ulaşılamamasının en önemli sebebi, siyasi istikrarsızlıktır.  Bütün sıkıntılara rağmen sektörde başarıya ulaşılmıştır.”

                Bakınız Turizm ve Çevre Bakanı Ünal Üstel’in açıklamalarına...

                “Ülke turizminde istikrarın yakalanamamasının en büyük nedeni, siyasi istikrarsızlık ve hükümet değişiklikleridir.”

                Ve haliyle Üstel, bir de oluşturulan Turizm Şurası’na atıfta bulunuyor birşeyler yaratmak adına.

                KITOB Başkanı Dimağ Çağıner ise, “Sektör hızla gelişmektedir.  Birlik, sektörün ekonomi politikalarına yön veren bir yapıya kavuşturulması için çalışmaktayız.  Turizmde yerel tüketimi artırmak ve yerel istihdamı yaygınlaştırmak amacıyla çalışmalar yapmaktayız.”

                Ülkemizin gelmiş geçmiş ve deneyimli ve en birikimli kurt turizmci, yüreği vatan sevgisi ile dolu Aziz Kent’in akıllardan çıkmayacak, hatta duvarlara yazılacak şu veciz sözleri hayli ilginçtir.  Bakınız Aziz Kent ne demiş o toplantıda.

                “Bir yıldızlı şartlarda beş yıldızlı turizm yapılamaz.”

                Bu sözleri hiç unutmayacağım.  Hatta benim gibi nice insan unutamayacak, diye düşünüyorum.

                Gerçekten Aziz Kent’in bu sözlerinin ne manaya geldiğini şöyle kafanızda tarttınız mı?  İsterseniz kafanızda tartınız ve düşününüz.

                Bir yıldızlı şartlarla, beş yıldızlı turizm ne anlama geliyor?

                Aziz Kent, çok uzun bir yolun yolcusudur.  Bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün Turizm Bakanlığı ve bakanlık yetkilileri ile sıkı temas halinde olmuş, zorlukları ve “bir yıldızlı şartlarla, beş yıldızlı turizmin” nedenlerini uzun uzun tartışmış ve içindeki isyanlarla acıları dile getirmiş oluyor bu sözleri ile.

                Belki yeni turizmciler o eski günleri bilmezler.  Aziz Kent’in verdiği en önemli mücadele, “Turizm Endüstrisi Teşvik Yasası”ydı.  O çalışmada birlikte uzun çalışmalar yapmış, müsteşar Mehmet Ziya Berkman ve onun gibi deneyimli turizmciler ve dönem Bakanı Nazif Borman’ın da duyarlılığı ile o yasa hayata geçmişti.

                Lakin herşeye rağmen gerçek anlamda “bir yıldızlı şartlar ve beş yıldızlı turizm” hala devam etmektedir.

                O toplantıda söylenenleri cımbızla alıp önünüze koyuyor ve öz eleştirilerimi ve yorumlarımı yapıyorum.

                Mesela Turizm ve Çevre Bakanı Ünal Üstel’le CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın kullandıkları en önemli ifade, “Siyasi istikrarsızlık”  ifadesidir.  Buna yürekten katılmamak elde değil.  Her zaman bakanlık değişiklikleri, hazırlanan hedefleri ya berhava eder, ya da dümura uğratır.  Hani derler ya...   “Gelen gideni aratır” anlamında.  Bu mesele ona benzese de, her yiğidin bir yoğurt yeyişi  vardır darbı meseli ile benzeşiyor.  Lakin gel gelelim ki siyasi istikrarsızlık gerçekten turizmi etkilemiş ve hala etkilemektedir.

                Tüm konuşmacıların ifadelerinde biraz da global algılamalar olsa da, beni en çok etkileyen ve çok büyük bir önem arzettiğini kafamda şekillendirdiğim iki husus vardır.  O iki husus da, Başbakan Ersin Tatar’ın, “ülkeye 4 milyon yolcunun giriş çıkış yaptığı Ercan Havaalanı’na direk uçuşlarların olmaması ve Rumların vetosu” sözleridir.

                Gerçek bu değil mi?

                Hepimiz de yıllarca konuştuk, birşeyler yapmaya çalıştık ama o “kendi yağımızla pişirdiğimiz kendi ciğerimiz” bize çok acı geldi.  İstenen düzeyde ülkeye çok geniş boyutta turist akışını sağlayamadık, direk uçuşların olmaması nedeniyle.  Bu sorun ne zaman çözülür bilinmez.  Bu yüzden Türkiye üzerinden ülkeye taşınan turistlerin biletleri pahalıya geliyor.  Bilet paralarının pahalılığı bir yana, bağlantılı seferler, insanları perişan ediyor.  Ama herşeye rağmen, Tufan Erhürman’ın dediği gibi “bunu başarabildik” veya başarmaya çalışıyoruz.

                Bir diğer önemli nokta ise, KITOB Başkanı Dimağ Çağınar’in yaptığı vurgudur. 

                “Yerel tüketimi artırmak ve yerel istihdamları yaygınlaştırmak” sözleri gerçekten düşündürücüdür.

                Turizmde yerel tüketimi artırmak ve yerel istihdamları yaygınlaştırmak bir devlet politikası olmalıdır ki, bunun da ancak yasalarda yapılacak bazı tadilatlarla olması mümkün.

                Bugün hangi beş yıldızlı otele giderseniz gidiniz, tümünde de Türkiye’den gelme baş ahçıların, yani şeflerin olduğunu görürsünüz.  Sadece o değildir.  Mutfak hizmetleri ötesinde, servis, ön büro ve restorant hizmetlerinde bunu görebilirsiniz.  Bir de fotoğrafın diğer yüzü vardır.  Adam ülkemizde beş yıldızlı otel yapmış ama Kıbrıs’ta böyle bir otelde şeflik yapacak deneyimli eleman bulamamış, ne yapsın?

                Madem yapılan yeni yatırımlarda “yerel tüketim ve yerel istihdam” hususu şarta bağlanmaz, Dimağ Çağıner’in belirttiği hususun gerçekleşmesi mümkün değil.

                Bakınız bir dokundular, bin ah işittiler benden.  Daha ne diyelim ki...  İşte KKTC turizmindeki manzaralar ve havanda dövdüğümüz sular...