Hemen hemen bütün gazetecilerin kaderidir durmaksızın yazmak...  Hani mürekkep insanın kanına işlemeyegörsün, derlee ya... İşte biz de öyle bir mürekkeple yeni bir hayat bulduk VATAN Gazetemiz’de.
VATAN Gazetesi’nin kurucusu çok değerli dostum Erten Kasımoğlu’nu çok uzun yıllar önce tanıyordum...  Merhum Lider Dr. Fazıl Küçük’ün Cumhurbaşkan Muavini olduğu zamanlarda, Erten’le rahmetlik kardeşi Ergün Kasımoğlu, boş vakitlerini sarayda, babaları rahmetlik Ahmet Kasımoğlu’nun yanında geçirirlerdi.  Onlar adeta sarayın bir parçası gibiydiler.  Dr. Küçük’ün de onlara çok büyük bir sevgisi vardı.  Hatta Ahmet Dayı vefat edince, Dr. Küçük onlara kol kanat germiş ve Halkın Sesi Gazetesi’nin bütün kapılarını onlara açmıştı.
Şayet bana sorarsanız “Erten Kasımoğlu gazeteciliğin mürekkebini nerede yaladı?” diye, ben de size “Halkın Sesi’nde yaladı ve ruhuyla benliğine yerleştirdi” derim.
Gazetecilik biraz da esrar veya uyuşturucu gibidir.  Adam bir kere bulaşmayagörsün matbaanın mürekkebine ve mataabının kağıt kokusuna.  O alışkanlık bir uyuşturucu gibi sizi gazetecilikte bağımlı yapar.   Gazetecilerin genellikle hiç boş zamanları olmaz.  O süreç içinde Erten’le Ergün yüksek tahsile gittiklerinde bile, tatil zamanlarında hep Halkın Sesi’nin mürekkep kokan matbaasında geçirirlerdi.
Deneyim nedir?  Deneyim, birikimleri bir yere taşımaktır.  
İşte o bağlamda VATAN Gazetesi’nin yaratıcısı Erten Kasımoğlu kardeşimi kutluyorum.  Kutluyorum, çünkü emek emek, damla damla var ettiği kendi gazetesinin toplumda kabul görmesini ve istikrarlı yayın anlayışını gerçekleştirdi.
Nesiler nesilleri takip eder esasında.  Erten’in iki oğlu ve kızı da VATAN Gazetesi’nin ve matbaanın emektarları olmuşlar.  Yani VATAN Gemisi, artık evlatlarının avuçlarında.
Benim gazetecilik hayatım aşağı yukarı elli küsur seneye tekabül eder.  Ta gençlik yıllarımdan başladığım yazarlık ve yavaştan yavaştan gazeteciliğe, gerçek anlamda “Gözün Ucunda” isimli köşemdeki yazılarımla başladım.  Halkın Sesi’nde zaman zaman yazılarım yayınlansa da, gerçekten köşe yazarlığım, herhalde Ulusal Birlik Partisi’nin  yayın organı  olan BİRLİK Gazetesi’nde başlar ve gelişir.  Zaman beni uzun bir süre sonra Halkın Sesi Gazetesi’nin sayfalarına taşıdı.  Ondan sonra da kendime en yakın hissettiğim VATAN Gazetesi’ne geçtim.  VATAN’daki yazarlığım yaklaşık on yıl gibi uzun bir zamana denk gelir.
Bir an için insan kendini boşlukta hissedince, “Hangi gazetede yeniden yazmaya başlayabilirim?” sorusunu sorar.  İşte o sorunun cevabını o zaman bulmuştum.
“Ben yazsam yazsam, ancak VATAN Gazetesi’nde yazabilirim” demiş ve bugünlere kadar gelmişim...
Her insanın bir siyasi görüşü ve hayat perspektifi vardır.  Fanatizmin ve aşırıcılığın ötesinde bir gazetedir esasında VATAN Gazetesi.  Yani bir diğer deyişle, çok sesliliğe ve her sınıfa hitab eden bir gazetedir diyebilirim.
Günlük siyasetin nabzını tutma, aktüel haberleri kamuoyuna duyurma ve özellikle Kıbrıs görüşmelerinde iyi bir takipçi olma büyük hizmet ve emek ister.  Hani denge deriz ya... İşte VATAN Gazetesi’nde o dengeyi bulduğum veya gördüğüm için hala buralardayım.
Kimi gazete sahipleri, “Şunları şunları yazamazsın” derler.  Nemelazım... Bugüne kadar öyle birşey başıma gelmedi.  Özgürce yazılarımı yazmış, yazılarımla kendi okur kitlemi VATAN’la buluşturmuşum. Ne mutlu bana ki, kendi gazetecilik tutkularımı böyle bir gazetede giderebiliyor ve egolar ötesinde gazeteciliğimi sürdürüyorum.
Esasında VATAN Gazetesi’nin yazı ailesi, gerçek anlamda bir aile gibidir.  Kafalar bir, düşünceler bir, saygı bir, toplum paylaşımları bir ve herşey bir...
Zaten onun için değil mi ki mutluluğumuz bu gazetede sürüp gidiyor.
VATAN Gazetesinin bir diğer özelliği, ülkedeki ticaret sektörünün makbuz, broşür ve mecmualarını basmaktır. Bir de okul kitapları... Ondan da öte, kaliteli kitap yayıncılığını da, “Comment Grafik ve Yayıncılık Ltd.” adı altında başarı ile yapabiliyor VATAN Gazetesi.  Yayınladığı kitaplarda gerçekten baskı ve kağıt, hatta tasarım kalitesi vardır.  Benim üçüncü öykü kitabım “Gâvur Hasan”ı da VATAN Gazetesi basmıştır.  O kitabı yayın hayatına soktuğumda birçok insan bana sormuştu.
“Gâvur Hasan’ı İstanbul’da mı bastınız ‘Üç Pencere’ isimli romanın gibi?”
Ben de gururla, “Hayır bizim VATAN Gazetesi’nde bastım” demiştim.
Demek oluyor ki, kitap yayıncılık ve baskıcılığında da başarıyı yakalamış bir yayınevidir VATAN...
Herhalde bizim son durağımız ve son sütunlarımız VATAN’da son bulacak.  Şayet ömrümüz vefa ederse ve zaman bana fırsat tanırsa, gerçekten yazılarımı, son nefesime kadar yine bu gazetede yazarak hayatımı sonlandıracağım.  Tabii ki herşeyin bir sonu vardır.  VATAN yaşamaya devam edecek ve o yayıncılar ve gazeteciler kervanındaki insanlar teker teker göçüp gidecek.
Daha ne diyeyim ki VATAN’ın bu yirmiyedinci doğum gününde.
Nice 27 yıllara VATAN Gazetesi...