Olduydu olacaktı derken 7 Ocak 2018 Milletvekilliği Erken Genel Seçimi yapıldı. Bu yazıyı kaleme almakta olduğum 8 Ocak 2018’in öğle saatlerine kadar partilerin aldığı oy ve yaklaşık kaç milletvekili çıkaracağı belli oldu ama isimlendirme henüz yapılamadı.
İnsanın aklına gelen ilk soru şudur: Bu sonuç beklenir miydi?
Kendi hesabıma şöyle diyeyim: Bazı dostlarımla da paylaştığım kişisel değerlendirmemde, oyların %75’inin seçim sonucuna göre ilk üçü paylaşan partiler (UBP, CTP, HP); geri kalan %25 oyun geri kalan partiler arasında bölüşüleceğini ve aynen seçim sonucunda ortaya çıktığı gibi TDP, DP ve YDP’nin barajı aşacağını öngörüyordum.
%75 oyun ise UBP, CTP ve HP arasında dar bir makasla bölüşüleceğini düşünüyordum ki bu konuda çuvalladığımı kabul ediyorum. UBP’nin bu kadar fark atacağını doğrusu hiç düşünmedim. 
Yapılan değerlendirmelerde, bir önceki genel seçimle karşılaştırma yapılmıyor. Oysa bir partiyi en iyi böyle değerlendirirsiniz. Bu bağlamda 2013 seçimlerinde %27.3 olan oyunu %36’ya çıkaran UBP’nin başarılı olduğu kesin!
Benzer karşılaştırmayı CTP için yaptığımızda 2013’te %38.4 olan oyunun 2018’de  %21’e indiğini görürüz ki bu karşılaştırma, 2018 seçiminde en büyük yenilgisini CTP’nin aldığını gösterir. 
Çok açık biçimde son seçimde HP’ye destek verdim. Bu destek, oğlum Orkun’un bu partiden aday olmasıyla ilgili değil, Kudret Özersay’ın ve kurduğu partinin bu toplum için şans olduğuna inandığımdandı. Nitekim bu sayfada bu düşüncemi çok önce yazmıştım.
HP başarılı mı? Yine yaptığım ve bazı dostlarımla da paylaştığım değerlendirmede, HP’nin ilk üç arasına girmesinin “büyük” başarı; ilk iki arasına girmesinin “çok büyük” başarı; birinci parti olmasının ise “şahane bir başarı” olacağını öngörüyordum. 
Yani bana göre HP’nin ilk üçe girmesi “büyük başarı”dır.
TDP, DP ve YDP için bir şey yazmayacağım, çünkü aşağı yukarı öyle bir sonuç alacaklarını zaten öngörüyordum.

DEĞİŞİM, GELİŞİM VE YENİ DENGELER VAR MI?
Bir hafta önce bu sayfada şöyle bir saptamam vardı: “7 Ocak 2018 seçiminde müthiş bir algı yönetimi söz konusu!  Daha çok mevcut statükonun süregideceğini insanların beynine sokmaya ve yenileşmeyi- değişimi engellemeye yönelik bir algı yönetimidir bu! Ben tüm bu algı yaratma çabalarına karşın, artık işin sonuna gelindiğine ve 7 Ocak 2018 milletvekilliği erken genel seçiminin,  yenileşme ve değişim getireceğine, “statükolaşmış” politik dengeleri sarsacağına ve yeni dengeler yaratacağına ve yaratması gerektiğine inanıyorum. “
Üç unsur var saptamamda: Yenileşme gelecek; değişim olacak;  statükolaşmış politik dengeler sarsılacak ve yeni dengeler doğacak.
Yenileşme oldu mu? Göreceli olarak evet oldu. Her şeyden önce Meclis’e 2 yeni parti geldi: HP ve YDP. Bu bir yenileşme! Üstelik bu yazı yazılırken milletvekillerini isimlendirme henüz belli olmadı ki ben isimlendirme yapılacağında diğer partilerde de yeni yüzler göreceğimize inanıyorum.   
Değişim oldu/olacak mı? İşte bu kuşkulu! Kudret Özersay seçmen statükoyu destekledi gibi bir şey söyledi ki doğrudur.  
Statükolaşmış politik dengeler sarsılıp yeni dengeler doğdu mu? Bal gibi sarsıldı ve yeni dengeler oluştu. İki yeni partinin Meclis’e girmesi bile buna 
kanıttır. 
Dolayısıyla statüko değişmedi ama bu statüko artık rahat ve eskisi gibi olmayacak! Kaldı ki seçim sonuçları, partilerin iç dengelerini sarsma potansiyeliyle yüklüdür. Ülke çapında tüm seçmenlerin oy kullandığı seçimde bir parti başkanının, milletvekili seçilsin ya da seçilmesin, aşağılara düştüğünü düşünün. Böyle bir sonuç o parti başkanına güvensizlik olmaz mı? 
Seçim değerlendirmesi bakımından seçilme katılma oranının düşüklüğü dolayısıyla seçmeni suçlayanlar var. Ben kesinlikle buna katılmam.
Seçime katılım oranının düşüklüğü konusunda partiler kendilerini suçlamalıdırlar. Partiler için maharet, seçmeni oy kullanmaya ikna etmektir, gitmediği için suçlamak değil!    

SEÇİM YASASI
Bu ülkede 1985’ten beri tek seçim bölgesine geçme konusu tartışıldı ama süresi biten parlamento, hem de oybirliğiyle Sayın Erten Kasımoğlu’nun “karagözlük” dediği, bölgelerin de korunduğu, hiçbir mantığı olmayan çarşaf listeyi getirdi ve seçim ona göre yapıldı. Nasıl olacak bilmem ama yeni Meclis’in, kaçınılmaz görünen yeni erken genel seçimden önce bu karagözlüğü/mantıksızlığı ortadan kaldırması gerekir. Umarız bunu becerirler.
Tabii şunu söylemeden edemeyeceğim. Yaratılan sistemin kötülüğünü karma oya bağlayıp da “partili/partiler demokrasi” için bunun kalkmasını savunanlar var. Daha önce de burada yazdım: Karma oyun yılmaz savunucusuyum. Demokrasinin yaygınlaşması anlamında ve bağlamında, seçmen iradesinin ortaya çıkması için daha geniş olanaklar veren karma oyu kaldırmak, seçmen iradesini ve demokrasiyi daraltmak anlamındadır.  
Ve benim görüşüme göre anayasaya aykırıdır.
Anayasa “partilerin demokrasiniz vazgeçilmez ögeleri olduğunu“ söylüyor ama sadece  “yalnız siyasal partilerin demokrasinin vazgeçilmez ögeleri olduğu”nu söylemiyor.
Marifet, anayasaya, anayasanın ruhuna ters biçimde seçmeni metazori partilere yönlendirmek değil, partilerin seçmeni kendilerine yönlendirecek politikalar üretmeleridir, seçmende güven yaratmalarıdır, seçmeni partiler dışında seçenek arama zorunda bırakmamalarıdır. Yani seçmen partilere yönlenmiyorsa bunun sorumluluğu partilerin kendilerindedir, seçim yasasında değil!   

PARLAMENTER SİSTEMDEN ÇIKMAK, OLASI HÜKÜMETMODELLERİ,VE ÇOK UZAK OLMAYAN BİR SÜREDE YENİ SEÇİM
Tartışılan ve gündeme gelmesi kaçınılmaz olan parlamenter sistem için şunları söyleyebilirim: Bu ülkeye parlamenter sistemi getirenlerden biriyim ama artık bu gömleğin bize uymadığını da görmüş durumdayım. 
Ancak başka bir sistemin “reçete” olarak gösterilmesini kabul edemem. Bu ülke zaten başkanlık sisteminden çok çektiği için parlamenter sisteme geçti. Şimdi de körlemesine yeniden başkanlık sistemine geçemez.
Bunu söylerken başkanlık sistemine karşıyım demek istemiyorum. Elbette başkanlık sistemine geçilebilir ama kendi koşullarımızı iyi değerlendirerek, bu sistemin “check and balance”ını (fren ve denge) ”  çok iyi kurmak kaydıyla! Yoksa başımız çok ağrır.
Hükümet konusuna gelince…. Matematiksel olarak değişik koalisyon modelleri ortaya çıkabilir ama ben bunun çok da kolay olmayacağını ve yeni bir erken seçimin kısa zamanda yeniden gündeme geleceğini düşünüyorum.

İSVİÇRE’NİN CENNETTEN KÖŞELERİNDE BUHARLAŞAN FEDERASYON,ERKEN SEÇİM SONUCUYLA DAHA DA BUHARLAŞTI
2017 yılının ilk yarısında, İsviçre’nin cennetten köşelerinde federal çözüme ulaşılmadı, tersine ortak yapı hedefi buharlaştı ve bir gerçek, bu adada artık ortak bir siyasal çatının hayal/ütopya olduğu gerçeği belirgin biçimde gün ışığına çıktı. 
İlginç bir şekilde seçim kampanyası sırasında Kıbrıs sorunu çok az konuşuldu. 
“Buharlaştı gibi” da diyebiliriz ama seçim sonucunda “gibi” de kalmadı ve “buharlaşma” gerçekleşti.
Ortaya çıkan parlamento aritmetiği bunu işaret ediyor. Daha önce de bu sayfada birçok kez ortak yapının benim için artık öngörünün ötesinde, gerçeğin ta kendisi olduğunu yazmıştım. Bu bakımdan bu konuya sadece değinmekle yetiniyorum.