Düşünce Ortamı                                                                                                                                                                                                                                 

 İsmail BOZKURT

Bülent Fevzioğlu’nun, doğaçlama şiir yazma konusunda üstüne olmayan dört dörtlük bir şair - ozan olduğu kadar, çok iyi bir araştırmacı - yazar olduğu da kesin! Çok üretken olduğunu bildiğim halde sık sık beni şaşırtır. Hele görüşmemize uzunca ara verişlerden sonra! Elinde genelde birden çok yeni basılmış kitabıyla gelir.

Bu kez üç kitabın yanında bir kitap taslağıyla geldi: “80 Gün – İlk Kadın Başbakan Dr. Sibel Siber.

Kalın, A4 boyutunda 452 sayfalık bir kitap taslağı! Adı içeriğini de belli ediyor. Dr. Sibel Siber’in, milletvekilliğiyle yalnızca 80 gün süren başbakanlığının ve başbakanı olduğu hükümetin bir tür “öyküsü” ya da “öykülemesi/anlatısı!” Tam da öyküsü olmadığından daha kolay anlaşılsın diye öyle diyelim.    

         Bülent Fevzioğlu, sizin kitaplaşmış biçimini elinize alıp okuyacağınız bu yeni yapıtını, teşekkür nitelikli son cümlesinden önce şöyle bitirir:

         “Bülent Fevzioğlu olarak ben, ‘80 Günlük SİBER Hükümeti’ döneminin Kıbrıs Türk Siyasi Tarihimiz adına mutlak surette ele alınarak araştırılmasını, derlenip toparlanmasını, bir bütün olarak kitaplaştırılmasını ve gelecek nesillerimiz adına yazınsal arşivlerimizde yer almasının bir gereklilik olduğuna inandım…

         Bir düş’tü, gerçekleşti…”

İyi ki Bülent Fevzioğlu olayın “gelecek nesillerimiz adına yazınsal arşivlerimizde yer almasının bir gereklilik olduğuna” inandı ve ne iyi etti de bir düşü gerçeğe çevirdi.

***

Toplum belleği, şimdinin geçmiş ve gelecekle birleşimi olup tarih boyunca yaşananları harmanlayarak “ben”leri “biz”e dönüştürür. Ne yazık ki  Kıbrıs Türkleri olarak bu dönüşmeyi çok da iyi yapamadığımız ve ciddi anlamda bir bellek sorunu yaşadığımız sır değil! Dünya çapında ve Nobel’e aday da gösterilen, konunun uzmanı, hemşehrimiz Vamık Volkan, bu durum için “Kuzey Kıbrıs’ta ‘biz kimiz’ sorusu soruluyor. Bu çok büyük bir ‘bilinç bulanıklığı’nın işaretidir. Çok büyük problemdir” der. KKTC eski Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı da “geçmişi bugüne ve geleceğe taşımakta sıkıntı çekiliyor” demişti bir konuşmasında!    

Yakın tarihine bizim kadar yabancılaşmış bir toplum bulmak zor. O kadar ki neredeyse bu topraklara zembille indiğimizi sanan kuşaklar yetişiyor.

***

Dr. Sibel Siber’in başbakan olduğu ortaklık hükümeti, görevde yalnız seksen gün kaldı ama iz bıraktı, sesimizi dünyaya iyice duyurdu.

Hem de yakın tarihimizde görev yapmış onca hükümetin pek çoğuna “fark atarak!”

İcraatlarıyla, halkın desteğini, sevgisini ve kazanarak hem de! Çoğunluğa keşke daha sürseydi dedirterek!

Sibel Siber Hükümeti’nin oluşacağı günlerde çıktığım birkaç televizyon programında, partilerin tüm bakanlarını kadınlar arasından görevlendirmelerini önermiştim.

Düşünebilir misiniz? Sibel Hanım başbakan ve tüm bakanlar kadın! Dünyada ilk kez tümüyle kadınlardan oluşan bir hükümet! Öyle bir hükümet kurulsa, tanınmamış KKTC ve onun halkı, kelimenin gerçek anlamıyla “dillere destan” olmaz mıydı?

Tabii ki önerim “davulcu yellenmesi” gibi güme gitmişti ve tabii ki kurulduğu biçimiyle de ses getirmişti Siber Hükümeti ama çok daha fazla ses getirebilir; öyle bir kadınlar hükümetiyle, dünyanın en ücra köşesinde bile, “KKTC” ve “Kıbrıs Türkleri” çok daha uzun uzun konuşulabilir, çok daha anlamlı bir algı yaratılabilirdi.

***

Kitabın adı “80 Gün – İlk Kadın Başbakan Dr. Sibel Siber” ama esas itibarıyla 13 Haziran 2013’te göreve başlayan Siber hükümetini ele almakla birlikte Dr. Sibel Siber’in 2009 – 2013 arası milletvekilliğini de kapsıyor.  

         Dr. Sibel Siber’in ilk kadın başbakanlığından sonra Meclis Başkanlığı ile partisinin ona sahip çıkmadığı Cumhurbaşkanı adaylığı da var. Yani siyasetteki izi yalnız Siber Hükümeti değil! Sibel Hanım’ın edebiyatçılığını, yazarlığını da unutmayalım. Bir uluslararası öykü yarışmasında onun adını ödül kazananlar arasında gördüğümde şaşırmıştım. Meğer şaşırmamalıymışım. Sonradan bir denemeler de yazdığı ortaya çıktı. Sözün kısası onun iyi bir edebiyatçı da olduğunu, bu alanda da ondan beklentilerimiz olduğunu söylemeliyim.       

         Kitap, yazarı Bülent Fevzioğlu’nun anlatıları, Dr. Sibel Siber’in konuşma ve söyleşileri, çok değişik gazetecilerin köşe yazılarının harmanlanmasıyla oluştu. Benzeri az ve ilginç bir anlatı! En önemlisi bizde bir ilk! İlk kez bir başbakan ve hükümeti bu biçimde anlatıldı ve toplumsal belleğe kazandırıldı.

         Bunun bir başlangıç olmasını ve benzeri eserlere örnek olmasını dilerim.  

         Son olarak kitabın çok rahat, hatta roman tadında okunabileceğini vurgulayayım. Bülent Fevzioğlu, kendi deyişiyle “gelecek nesillerimiz adına yazınsal arşivlerimizde” yer alacak bir yapıt; bu yapıtla toplumsal belleğimize önemli ve ciddi katkı kazandırdı.

Bülent Fevzioğlu’nu kutlar, daha nice yapıtlar dilerim.

Sibel Hanım’a da, ondan hem siyasal arenada, hem yazın alanında daha da beklentilerimiz olduğunu vurgulayarak, böyle bir yapıt kazandıracak kadar iz bıraktığı için teşekkür ederim.   

         EK NOT:

         Yukarıdaki metin kitap için yazdığım Önsöz. Kitabı taslağından okumuştum. Çok geçmeden Sibel Hanım bana baskıdan çıkmış imzalı kitabını da gönderdi. 502 sayfalık, büyük boyutta, kocaman bir yapıt! İçtenlikle öneririm.