İsmail BOZKURT

Kendi küçük dünyası içinde, peş peşe eklenip süregiden “kısır döngülerle” cebelleşip duran bir halkız. Temel sorunumuz, sorun çözmesi gereken siyaset kurumumuzun “ta kendisi!”

Sakın bunu söylerken ekonominin ve ekonominin halka yansıma biçimi olan pahalılık illetini küçümsediğim sanılmasın. Ama bu konuda birinci derecede yetkili daha doğrusu uygulamacı olan siyasetin kendisi “sorun” olursa, temel sorun da ekonomi/pahalılıktan önce O’dur, siyasettir. Üstelik savaşta Almanlar’a yenilen fakat üstlerine zafer kazandığını raporlayan Fransız generali gibi başarısızlıkları başarı olarak göstermeyi, başkalarına yüklemeyi, gerekçeler, mazeretler, nedenler arkasına saklanmayı da çok iyi bilir ve becerir siyaset kurumumuz!

İşin garibi şudur ki ülke medyası da -sosyal medya dahil-, sivil toplumu da, yazar çizeri de aynı kısır döngüler içinde çırpınıp durur. Kendi adıma, siyaset bilimi okumuş, uzun yıllar aktif siyaset yapan, siyasetin kuramsal ve kurumsal yönü üzerinde epeyce kafa çatlatmış bir kişi olarak bu kısır döngüler içinde cebelleşmekten gına geldi.

Gelin kendi küçük dünyamızın kısır döngülerini aşarak “kaynayan kazan” dünyamızın durumuna, Ukrayna üzerinden bir göz atalım.

“SAVAŞLA İNSANLIĞIN YÜZLEŞMESİ

“Rusya’nın Ukrayna topraklarını işgal denemesi 100. gününü doldurdu.

Ajanslardan gelen görüntüler, Avrupa’da süper market raflarının yavaş yavaş boşaldığını gösteriyor.

Avrupa ne yapıyor?

Ortada iki cephe var: Birincisi ‘Barış Cephesi,’ diğeriyse ‘Adalet Cephesi.’ Barış Cephesi’ne iyi bir örnek ABD Eski Dışişleri Bakanı Kissinger’in (doğ.1923) Davos’da ‘Ukrayna toprak verme pahasına Rus’larla barış yapsın’ tezi. Adalet Cephesi’ni ise G. Soros’un (doğ.1930) ‘Bu savaş bir insanlık sınavıdır, Ukrayna’da bir yenilgi hepimizin yenilgisi olur’ sözleri anlatıyor.

Avrupa’da raflar boşaldıkça bir ‘ricat hali’ gözleniyor. AB’nin geçen hafta aldığı ‘Rusya’ya % 90 petrol ambargosu’ kararı bile ikiyüzlü. Karar açıklandığında batılı bankalar ‘özel swift anlaşmaları’ imzalamışlardı bile. Almanya / Fransa / İtalya bir ‘zorlama’ barış anlaşmasından yana gözüküyor. İşin kötüsü, Almanya’nın üstüne sinmiş olan Rusya korkusu… Sadece Baltık ülkeleri ve Polonya direnmekten yana. ‘Rusya’ya beyaz bayrak çekmek, Putin’i tahrik etmekten daha kötü olur!’ şeklinde özetlenecek bir tezleri var. ABD’nin 44 milyar $‘lık silah yardımı var ama hepsi ‘ancak’ yönergesiyle başlıyor. ABD’nin korkusu Putin’in nükleer savaşı göze alması. ABD Savunma Bakanı’nın zigzakları bunun en iyi işareti.

Görünen o ki, Batı dünyası ‘yardım yapmasına yapalım ama bu iş bizim gündelik refahımızı bozmasın’ derdinde…. İşe bir ‘insanlık sınavı’ olarak değil de, ‘maliyet’ gözüyle bakıyorlar.

Görevi bıraktıktan sonra ilk kez suskunluğunu bozan Almanya eski Şansölyesi Dr. Merkel (doğ.1954) ‘Rusya’nın atağı insanlığa bir bıçaklı saldırıdır, böylesi bir durum ikinci dünya savaşından bu yana ilk kez yaşanıyor, bu dehşet insanlığa karşıdır, üstesinden gelinmelidir’ derken, işin gerçeğini yansıtıyor.

Rusya’nın işgal çabaları Ukrayna lideri Zelenski’yi (doğ.1978) bir kahraman yaptı… Ukrayna liderinin ‘Avrupa birleşin! Sizin birleşik oluşunuz bizim gücümüzdür’ sözleriyle, yerden göğe dek haklıdır. Devam ediyor: Savaş kazanılacak ve sonra görüşme masasında bitecek…

  1. hunharlığın o da şimdilik, tek yenilmezi var: Vladimir Putin…1952 doğumlu olup 1975-1991 arasında 16 yıl Komünist Partisi’nin üyesi olarak KGB’ye hizmet verdi. 1991’de yarbay rütbesiyle bu kurumdan istifa edip, önce Yeltsin’e güvenlik örgütü FSB’yi kurdu ve yönetti. Kısa bir süre sonra ‘saray darbesi’ ile Cumhurbaşkanı oldu. Tüm ömründe işi hep ‘yok etmek.’ Dört parti kurdu, hepsini kapattı. Dört kez savaş çıkardı, ya da askeri müdahalede bulundu. Anayasada değişiklik yaptırdı, 2036’ya dek fiilen yönetme hakkı var. Uzun yaşamak için her gün 2 saat yüzüyor, ya da judo yapıyor. Şimdiden Avrupa’nın en uzun görev yapan ikinci lideri! Otoriter sistemini yönetmek için basın kısıtlandı, seçimler adil değil, muhalifleri ise tutuklu. ‘Putinizm’ adı verilen tapınmayı yaratmak için adına şarkılar bestelendi, adına çıkarılmış votka ve havyar markası var. Dostu yok, en yakını Rus Ortodoks Kilisesinin başı olan 1.Kiril, çünkü onun tüm savaşlarına ‘icazet’ veriyor.

Dünya ve Avrupa’nın Ukrayna için seferberliği sona ererse dünya ‘diktatörler çağı’na resmen geçiş yapacak.

Bu savaş Ukrayna’ya değil, insanlığa karşı, bu belli oldu…”

SAVAŞ NEYİ KIRIMA UĞRATMAZ Kİ!

Yukarıdaki “SAVAŞLA İNSANLIĞIN YÜZLEŞMESİ” başlıklı alıntı, değerli dostum Kenan Mortan’ın 4 Haziran 2022 tarihli yazısından! Sayın Mortan, yazısını Yaşar Kemal’in şu sözü ile bitiriyor: “Savaşı biliyorum evladım. Yalnız insanlar değil, atlar, cümle mahlukat, kurt kuş, börtü böcek, kelebekler, arılar, ağaçlar, otlar, hava, su da kırıma uğruyor… “

            Elbette öyledir, elbette ki savaş yalnız insanları değil, Yaşar Kemal’in dediği gibi doğayı/çevreyi de kırıma uğratıyor. Altyapıyı, kentleri, konutları, okulları, hastaneleri, kültür mirasını, sözün kısası insan eliyle yapılan her şeyi de kırıma uğrattığı gibi!

Bir şey daha: Savaş, yalnız pek çok şeyi kırıma uğratmıyor, uluslararası ilişkiler ve uluslararası hukuk bağlamında kralın çıplak, hatta çırçıplak olduğunu da gözler önüne seriyor.

Aslında uluslararası ilişkiler ve uluslararası hukuk bağlamında kralın çıplaklığının bizi çok ve doğrudan ilgilendirmesi gerekir ama ne yazık ki biz, “kısır döngülerimiz” içinde ayrı bir dünyada yaşıyoruz sanki!