Geçen haftaki yazımda da belirttiğim gibi “Corona,” nam-ı diğerle “Convid 19” ya da “Coronavirus,” uzun süre dilimizden düşmeyecek. Çok şeyin değişeceği de en çok konuşulanlar arasında!
Peki ama bir şeyler değişecek mi gerçekten? Sağlık, siyaset, ekonomi, eğitim, stratejik dengeler, uluslararası ilişkiler, devlet yönetimi anlayışları, edebiyat ve sanatın tüm dalları, insan davranışları, hatta kökü yüzyıllara dayalı bazı gelenekler ve bir anda aklımıza gelmeyen birçok başka alan etkilenecek mi bu salgından?
(Burada izninizle bir parantez açıyorum. Bir “pandemi” sözcüğüdür aldı başını gidiyor. Pandemi aşağı, pandemi yukarı. Pandemi hastahanelerinden falan da söz ediliyor. Tamam da bu sözcüğün tam karşılığı olan Türkçe bir sözcük var dilimizde: “Salgın.” Ölü bir sözcük de değil! Canlı! Eeeee niye bu sözcüğü kullanmıyoruz?)
Konumuza dönelim: Corona salgınının dünyada bir şeyleri değiştirip değiştiremeyeceğini konuşuyorduk. Kendimizi, KKTC’yi başka bir yazıya bırakarak, dünyaya bakalım bu gün!
DÜNYA EGEMENLERİ DEĞİŞİR Mİ?
Dünyaya hükmedenlerin Coronavirüs’ten en çok etkilenerek en büyük zayiatı verenler olması ilginç değil mi?
BM’nin beş daimi üyesinin tümü topun ağzında! Nükleer güç olmaları; dünyanın istedikleri yerine bombalar yağdırabilen, dünyaya “dayı”lık yapan, “dayılığını” üstlendikleri devletlerin de istedikleri gibi hareket etmelerine kanat geren, uluslararası ilişkilerde çıkarlarını uluslararası hukuk olarak satan ama aslında uluslararası hukuk değil “orman kanunu” uygulayan bu dünya hakimleri (yani ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa) topun ağzında olmaktan kurtulamadılar ve kendilerini Corona’dan kollayamadılar.
İki dünya savaşından sonra, yenenlerin yenilenleri mahkûm ettikleri yeni dünya düzenleri kuruldu. Şimdiki düzen de İkinci Dünya Savaşı yenenlerinin yenikleri ezdikleri bir düzen!
Corona salgınını Üçüncü Dünya Savaşı’na benzetenler çok! Bence de benzetilebilir. Dünyayı saran ve sarsan Corona saldırganı, önceki dünya savaşları gibi, bu dünya düzenini alaşağı edip yeni bir düzene yol açar mı diye aklımdan geçirmeden edemiyorum. (Bunun, içimden geçenlerin dışavurumu olduğumu da söyleyebilirsiniz.)
BİYOLOJİK SAVAŞ MI YOKSA…
Literatürde “biyolojik savaş” diye bir kavram olduğunu biliyoruz. Özellikle süper güçlerin, yok da deseler, bu konuda çalışmaları olmaması eşyanın doğasına ters! Biyolojik savaşın ne olduğunu bilmemeleri ve süper güç olarak önlem almamaları da öyle!
Değişik kaynaklar Coronavirüs’ün insan eliyle yaratılmış bir virüs olduğunu savlıyor. ABD’nin Çin’i dize getirmek için bunu yaptığı da söylendi. Çin yaptı diyenler de oldu. Trump bile bunu söyledi. Kanıtım var bile dedi.
Benim kafama takılan şu: Eğer bu yöndeki savlara göre Coronavirüs’ü ABD ya da Çin ürettiyse bu bir biyolojik savaş değil de nedir? O zaman koca koca süper güçlerin de biyolojik savaş karşısında çaresiz olduğunu mu düşüneceğiz?
Bunlar komplo teorileri mi, yoksa gerçeklere dayalı senaryolar mı? Bana kalırsa, bu dünya düzeninde ikisi de olur ama Corona’nın öyle olduğunu sanmıyorum. Böyle bir virüsten söz eden bilim insanları ve sanatçılar var.
CORONA KARŞISINDAKİ AB ACZİ….
BM’nin Corona karşısındaki aczini zaten biliriz de dünya dengeleri ve ekonomisinde söz sahibi olma savındaki AB’nin, daha doğrusu Corona ortaya çıkınca “ortaklık”ları buharlaşan AB ülkelerinin, Coronavirüs’ten en çok etkilenen ve en büyük zayiatı veren ülkeler arasında olması da ilginç değil mi?
Zenginlikleri işe yaramadı. Topun ağzında olmaktan kurtulamadılar. Kendilerini Corona’dan kollayamadılar. “Her koyun kendi bacağından asıldı.” Varlık nedenlerinden olan dayanışma ruhu yerine “dayanışmazlık” ruhu etkili oldu. Varlık nedenlerinden bir başkası olan “insanlık değerleri” birbirlerine destek olmaları konusunda işe yaramadı. Sıkı sıkıya kendi ulusal sınırlarına çekildiler.
Bundan sonra ne olur acaba? AB çöker mi, güdükleşir mi, yoksa yaşananlardan fırsatlar mı çıkarır birlik, dayanışma, varsıllaşma yolumda? (Yazı tura mı atsak ne?)
VAHŞİ KAPİTALİZM “SOSYALLEŞİR” Mİ?
Vahşi kapitalizmin gereği ya da etkisi sonucunda “sosyal devlet”le ilgisi olmayıp sağlık hizmetlerini de “kapitalistleştiren” ülkelerin, Corona karşısında ağır bedel ödeyen ülkeler arasında ağırlıkta olmasına; buna karşı, -Corona dolayısıyla alınan önlemlerin sonucu olarak- kısa sürede bile kentlerin havasının temizlenme sürecine girmesine, doğada ve çevrede olumlu gelişmeler yaşanmasına ne demeli?
Ben söylemiyorum. Coronavirüs sürecinde “ırkçılığın” yükseldiğini BM Genel Sekreteri Gutteres söyledi. Bu söylemi ortaya atan BM Genel Sekreter, ülke adı vermedi ama ABD’de, İngiltere’de, AB’de renkli insanlardaki ölüm oranının çok daha yüksek olmasını mı murat ediyor Genel Sekreter? (Eğer murat ettiği buysa bravo!)
Genel Sekreter ırkçılıktan söz ediyor. Peki ama insanlık değerleri denince “harmanlara sığmayan” “anlı şanlı” Avrupa ülkelerinin yaşlılara karşı uyguladıkları, onları ölüme terk eden insanlık dışı ayrımcılığa ne demeli?
Ya İngiltere’deki insanlarımız? Kıbrıslı Türkler? Sayılarının birkaç yüz bin olduğu söylenen (yani adada yaşayanlardan az) insanlarımızın 90’ı aşan Corona kurbanı vermesinin bir anlamı yok mu? Burnumuza çok pis kokular geliyor. Kulağımıza kadar gelenler, insanlarımızın neredeyse kasten ölüme terkedildikleri izlenimi veriyor.
TAZMİNAT SÖZ KONUSU OLUR MU?
ABD Başkanı’nın, Corona’dan Çin’i sorumlu tutan söylemleri, Çin’den tazminat isteminde bulunulacağı konusunu gündeme getiriyor.
Eeeee!... Doğayı, çevreyi katleden vahşi kapitalizmden hesap soran çıkmayacak mı? Tazminat talep edilmeyecek mi?
Irkçılık ya da yaşlılara karşı insanlık dışı ayrımcılık yapıp insanların ölümüne neden olanlardan sorulmayacak mı hesap? Hitler’in Yahudileri gaz odalarında öldürtmesiyle ırk ve insanlık dışı ayrımcılıkla Corona karşısında ölüme terk etme arasındaki fark ne?
Biz, (bir zamanlar çocukken bize marşını çaldırttıkları ve onun için “our queen/kıraliçemiz” diye haykırttıkları) İngiliz kraliçesinden, ülkesindeki Corona kurbanı Kıbrıslı Türkler’in hesabını sormayacak mıyız?
Kafama takılan daha çok sorular var ama bu günlük bu kadar!
