Son günlerin iddialı tartışması, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Anastaiadis’e yaptığı çağrı ve onun sözleri, gündemini oluşturuyor.
Mustafa Akıncı’nın “Guterres Çerçevesinde bir çözümle yeniden masaya oturabilecekleri” mealindeki çıkışı, tartışmaların da zeminini oluşturdu.
Akıncı’nın açıklamalarına en keskin çıkışlar ve tepkiler, eski Meclis Başkanı Dr. Sibel Siber ile eski Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu’ndan geldi.
Son zamanlarda Dr. Sibel Siber, genel anlamda ülke idari ve hukuki şeklini, Dr. Fazıl Küçük Vakfı çalıştayında dile getirirken, çok iddialı konuşmuştu.  Sibel Hanım’ın çıkışları, tıpkı bir parti başkanının çıkışlarına benzer.  Haklıdır hani...  Uzun yıllar siyasetin içinde olan, kürsüden kükreyen bir siyaset kadını var karşımızda.  Ve Siber, “Guterres’in önerileri bir çerçeve değildir ve öyle bir çerçeve de olmamıştır” demiştir çıkışlarında.
Tabii ki onun karşısında da yine siyaset arenasında nutuklar atmış ve birikimleri ve halkın oyları ile Cumhurbaşkanlığı makamına oturmuş, beşli konferansa katılmış bir Mustafa Akıncı var.
Bir de üçüncü KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu’nun açıklamalarına bakalım...
Bakınız Eroğlu, nasıl eleştirmiş Akıncı’yı.    
“Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Guterres Çerçevesi’ni kabul etmesi için, Rum lider Anastasiadis’e çağrı yapması yanlış.”
Ve Eroğlu şu sözleri ekliyor açıklamalasına.
“Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden vazgeçmek, Türkiye ve KKTC’nin, Türk ulusunun geleceğini, güvenliğini tehlikeye atmak demektir.  Bu bağlamda Sayın Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Rum tarafına yaptığı son öneri, asla Kıbrıs Türk halkı ve Türkiye tarafından desteklenemez.  Garantiler, Kıbrıs anlaşmalarının temelini oluşturur.”
Gerçekte bu durum aktif bir hale getirilirse Kıbrıs sorununda Türklerin geleceği tehlikeye girer, garantiler konusunda.
Lakin geçmişte Mustafa Akıncı’nın garantiler konusunda pek çok olumlu açıklamaları olduğunu ve Rumlara keskin cevaplar verdiğini anımsıyorum.  Anastasiadis’in hangi platformda ve hangi ortamda olursa olsun, önüne konan bütün önerileri elinin tersi ile ittiğini de biliyoruz.
Bana göre Mustafa Akıncı, son yaptığı çıkışın yankılarına uygun bir cevap verecek ve bu durum da herkesin içini ferahlatacaktır diye düşünüyorum.
Olaya objektif bakmak lazım.  Kendi içimizdeki kavgalarla bir yere varamayız.  Gerçekte, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın bu durum hakkında Mecliste kapalı oturumda geniş bir konuşma ve açıklama yapması gerekir diye  de düşünüyorum.
Kıbrıs sorununun çözümünde, Türk tarafı olarak alınacak önlemler açısından şu hususları gözden kaçırmamak lazım.
Mustafa Akıncı’nın kendi başına Kıbrıs’ı gözden çıkarma veya Türk haklarının haklarını Rumlara altın tepside teslim etme yetkisi yoktur.  Hatta öyle bir niyet içinde olduğunu da düşünmüyorum.  Sadece kendisinin, Türk tarafının Cumhurbaşkanı olarak mantıklı ve kabul edilir girişimler yapma hakkı çerçevesinde hareket noktasını belirleme hakkı vardır.
Hatta öte taraftan koskoca bir Türkiye politikası ve Kıbrıs siyaseti vardır.
Başka?
Bu işin “başkası” da şudur.
O da, en kritik noktada görüş ve stratejilerin kamuoyunun kendi kararını vermesi adına bir referanduma gitmesidir.
Hal böyle iken kendi içimizdeki bulanıklığın da bir an evvel giderilmesi ve Rumların eline koz verilmemesi gerektiğini de vurguluyorum.
Gerçekten Akıncı’nın Anastasiadis’e yaptığı önerilere karşı gerek Eroğlu’ndan, gerek Sibel Siber ve gerekse kamuoyunun milliyetçi cephesinden yükselen seslere, Mustafa Akıncı’nın ne cevap vereceğini merak ediyorum.
Doğru yolu bulma adına her ülkede bir “otokontrol” mekanizması vardır.  O mekanizma da siyaset ve kitleler platformudur.  Bana göre otokontrol biz halkın ve konuşan siyasilerin ülke insanlarının elindedir.  Elbette eleştiriler olacak ve tartışa tartışa doğru yolu bulacağız.  Bunun başka bir alternatifi yok.
Velhasıl bekleyip göreceğiz sonuç ne olacak...