Yazacağım yazmasına da gülmem izin verirse.
Birbirini bilen hem de çok iyi bilen kırk derviş, yine ve yineden çıktı meydana kabak doğrar ki, buralardan olmayan çok iyi üretici sanır kendilerini. Uzaklardan gelen birinin ülkesinde kabak yetişmiyorsa mucizevi bir tarım kalkınması ile karşı karşıya kaldığını sanacak.
Ne bilsin garibim,  kabağın ne olduğunu ve nasıl doğrandığını.
Kırk dervişin kırkını birden, kabak eksinler diye kaç defa toprak sahibisi yaptık oysa, kredi de verdik.
Hiç biri kabak ekemedi, ekip yetiştiremedi ve fakat her seferinde akla ziyan kabak doğradılar ki yaman, hem de ne yaman.
Bir gülmedir de gider.
Sendikacının birini efeliği tutmuş ve bakanın kapısını ‘gir’ komutunu beklemeden açıp girmiş, ertesi gün partinin sesi yayın organında manşet, ‘BAKANLIK DAĞ BAŞI DEĞİLDİR’oysa aynı yayın organı ayni partinin sesi iken ve o parti iktidar olacak kadar oy almamışken ‘BAKANLIKLAR SENDİKALARA KAPALI’ manşetleri atıyordu.
Doğru oturup doğru konuşma zamanlarındayız, ve doğru ilkeli konuşma yazma hepimizden önce medyanın boyun borcu olmalıdır.
İnançtan değil mideden bağlı oldukları partilerin ya da kişinin yayın organı haline gelmiş gazeteler, televizyonlar, radyolar ile şu garip KKTC nin varabildiği nokta oldukça iyi sayılabilir.
Sayılabilir, çünkü iktidar olacak kadar oy alamamış her parti ve onların milletvekili adayı devşirmek için arka bahçesi konumunda olup da bundan oldukça mutlu olan sendikalar ve örgütler, vur allah vur her gün hatta her saat devleti dövmekte.
Dövsün, devlet dövülmekten azade değildir ve fakat bu dövücüler mideden bağlı oldukları kişi ve partimsilerin, örgütümsülerin haksız çıkar peşinde koşmalarına, devlet her hangi bir nedenle hayır deyince dövüyorlarsa…
Ne olur bilir misiniz, greve çıkan işçilerin üstüne şiddetli bir şekilde polisi süren kendi partimsileri iktidarına da alkış tutan manşetler atarlar.
Defalarca gördük bunları.
Doğru oturup doğru konuşalım. Ve bu en başta medyaların ve medya mensuplarının boyun  borcudur.
Ülemiz koşulları hiç birimiz için meçhul değildir ve bu koşulları dikkate alarak, bu koşullardan  nasıl daha iyi günlere gelebilirizi düşünmek, tartışmak diye bişey var.
Her bir kişi bu ülkey,i bu halkı sevmelidir.  İsteyen sağdan sever, isteyen soldan ve lâkin sorunlar sağ sol dinlemiyor, eğer çözmez isek, sorun olarak kalıyor önümüzde.
Çünkü, başta medya mensupları ve niye parti olduklarını bilmeyen parti tüzel kişilikleri ile onların alkışçıları, bayrakçıları, oycuları, başta ülkemizi, halkımızı tehdit eden zehirleyici maddeler olmak üzere, gençlerin istihdamı, eğitim sağlık gibi sorunlar hakkında  araştırma, inceleme, teşhis çözüm önerisi koymak zorundadır.
Sağdan ya da soldan bağırıyor olmak, gençlere iş sağlamadığı gibi, tumarhanadaki utanç verici koşulları da düzelt miyor.
İş yapma kapasiteniz yoksa seçime de girmeyin.