Bademe padem demek de bir sakınca yok, şive gereği padem denenilir ve fakat yazarken bademi padem diye yazamazsınız yazamazsınız çünkü şive sözel / sesle ilgili bir durumdur, şive yazınsal bir durum değildir.
Aynı şey tuz için de geçerli Kıbrıs Türklerinin çoğu gündelik ve acele konuşmalarında tuz yerine duz diyebilir ve fakat bu tuzun tuz olduğu gerçeğini değiştirmediği gibi Türkçeden başka dillere tercüme yapılacağında sorun yaratabilir. Nokta koyalım ve sadede gelelim.
Kıbrıs Türklerinin adayı paylaştığı Kıbrıs Elenleri ile ada sathında ve siyasetinde tam bir HAK EŞİTLİĞİNE sahip olduğu hem doğal bir hakikattir ve hem de HUKUKEN ve de uluslararası ve dahi BM’nin de kabul ettiği bir gerçektir.
Kıbrıs Türklerinin ada sathında ve Kıbrıs Cumhuriyeti devletinde tam bir hak eşitliğine sahip olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti kurucu anayasasının hem lafzında ve hem de ruhunda sabittir, amir hükümdür.
1963 yılında başlayan çatışmaların / çarpışmalarının / harbinin tek gerekçesi Kıbrıs Rumlarının, başta Makarios olmak üzere 1960 kurucu anayasasında kabul etmek zorunda kaldığı Türklerin tam hak eşitliğinden KURTULMAK İSTEMESİDİR.
Bunları bininci kere niye mi yazıyorum.
Evvel emirde Kıbrıs Türk siyasetinde ve şimdilerde KKTC siyasetinde ana lisanımız olan Türkçenin kullanılmasında özenli davranılmamasına bir kere daha dikkat çekmek ve daha beteri diplomasi dilinde de özellikle müzakere surecinde zuccaciye dükkanına giren fil gibi davranıyor / konuşuyor olmamızdır.
Guterres’e Kıbrıs Cumhuriyetinde var olan eşit egemenlik ve uluslararası eşit statünün TEYİDİNİ İSTİİYORUZ dedikten sonra hemen akabinde tek çözüm iki devletliliktir demek Guterrs’in aklını karıştırmaktan ve daha kötüsü Kıbrıs Türk müzakerecisi / müzakerecileri ne istediği konusunda net değildir diye bir düşünce / bir kabul oluşmasına yol açıyor.
Salisen ANAVATANIN GARANTÖRLÜĞÜNÜN olduğu gibi ( garanti ve ittifak antlaşmasında yazdığı gibi ) devam etmesi en vaz geçilmez isteğimizdir hatta şartımızdır dedikten sonra, kabul edildiği anda Türkiye’nin GARANTÖRLÜĞÜNÜN ORTADAN KALKACAĞI İKİ DEVLETLİLİĞİ ısrarla ve hatta ısrarın çok ötesinde olan ve bir anlamıyla aklın devre dışı kalması demek olan İNATLA savunmak bir akıl tutulmasından bir kafa karışıklığından ve hatta Kıbrıs tarihini / Kıbrıs Türk tarihini neredeyse hiç bilmemek anlamına gelir.
Yazımın bu günkü bölümünü bitirirken Kıbrıs’ta Türk Yunan dengesi korunmalıdır şiarının / temel doğrusunun niye terk edildiğini  hükümetin ve müzakerecilerin hiç aklına bile gelmediğini de sormak gereği vardır.
Niye.
Niye dersinize Kıbrıs Türk tarihine ve Türkçeye ve de diplomasi diline hiç çalışmıyorsunuz.