Balkanlar’ı, bu bağlamda Balkan ülkelerinin çoğunu birçok kez, bazılarını neredeyse adım adım gezdim ama yakın zamana kadar Bulgaristan’ı, çok sayıda transit geçiş dışında görüp tanıma olanağım olmadı. 
Alanyalı şair yazar dostum Arslan Bayır, Bulgaristan’ın Eğridere (Ardino) Belediyesi’nin, orada doğan Sabahattin Ali’nin 110’uncu doğum yılı anısına, başkanı olduğum KIBATEK’le birlikte bir sempozyum düzenlemek istediğini söyleyince sevindim ve hemen bunu kabul ettim.
Sevincim, hem çok iyi bildiğim o coğrafyada, eksik kalan Bulgaristan’ı tanımak, hem de Sabahattin Ali gibi efsaneleşmiş bir edebiyatçı adına sempozyum düzenlemekten kaynaklanıyordu. 
18 Ocak 2017’de, sempozyumun Bulgaristan ayağının koordinatörlüğünü yapacak olan emekli öğretmen Selahattin Karabaşev’le, internet üzerinden ilk bağlantıyı kurduk ve  uzun, özverili, verimli çalışmalarla 17 Mayıs - 21 Mayıs 2017 arasında, Eğridere’de  “Doğumunun 110’uncu Yıldönümü Dolayısıyla Sabahattin Ali, Bulgaristan ve Balkanlar’da Edebiyat” konulu “XXIX’uncu ULUSLARARASI KIBATEK EDEBİYAT SEMPOZYUMU”nu gerçekleşirdik.
   Sekiz ülkeden (Türkiye, KKTC, Azerbaycan, Özbekistan, Rusya, İran, Holanda ve Bulgaristan) değerli akademisyen, araştırmacı ve yazarların, Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı’nın, PEN Türkiye Merkezi Başkan Yardımcısı’nın,  Bulgaristan Yazarlar Birliği Temsilcisi’nin katıldığı sempozyumda, Sabahattin Ali her yönü ile değerlendirildi. 
   Sunumlar, en kısa zamanda kitaplaştırılarak, Sabahattin Ali için yeni bir kaynak kitap ortaya çıkacak.
SABAHATTİN ALİ “THE NEW YORK TIMES”ta
Harıl harıl sempozyum çalışmalarımız sürerken ilginç bir biçimde 26 Şubat 2017’de ABD’nin en etkili gazetelerinden “The New York Times”ta Tim Arango imzasıyla ve “A Once - Forgotten Novel Unites Turkish Readers in Troubled Times” başlığı altında Sabahattin Ali ve onun “Kürk Mantolu Madonna” romanıyla ilgili bir yazı çıktı.
   Elbette ki burada, sözü edilen yazıyı irdelemek olanaklı değil! Ama Türkiye’deki yayıncı Yapı Kredi Yayınlarına atfen, Kürk Mantolu Madonna’nın,  son üç yılda neredeyse bir milyon sattığının ve yakın zamanda İngilizce olarak Penguen Klasiği olarak yayımlandığının, dahası, büyük olasılıkla Sabahattin Ali’nin, Nobel ödüllü tek Türk yazarı olan Orhan Pamuk’tan daha çok satış yaptığının belirtildiğini vurgulamam gerekir.
ÇOK KISACA EĞRİDERE / ARDİNO  
   Belki ileriki günlerde, bu sayfada Bulgaristan’la ilgili gezi notlarımı da yayımlarım ama çok kısa olarak Eğridere’yi biraz tanıtayım. 
Kırcalı iline bağlı bir ilçe olan Eğridere’nin kayıtlı ilçe nüfusu 30,000, ilçe merkezinin kayıtlı nüfusu 10,000; ancak ilçede sürekli yaşayan nüfus yaklaşık 15,000, ilçe merkezinde yalnızca 4,000’dir. Yaklaşık olarak elbette! 
Yani gerek ilçe bağlamında, gerekse ilçe merkezi bağlamında nüfusun yarıdan çoğu Bulgaristan dışında yaşıyor. Büyük çoğunluğu Türkiye’de tabii ama Bulgaristan’ın AB’ye üye alınmasından sonra Batı’ya yoğun göç olduğu da bir gerçek.
(Parantez içinde belirtelim: Bulgaristan’ın 7 milyonluk nüfusunun 2 milyonunun Batı’ya göçtüğü söyleniyor.)  
Gerek il olarak Kırcalı’nın, gerekse Eğridere’nin nüfusunun %70’inin Türk olduğunu da bu vesile ile belirtmiş olayım.  
Sempozyuma evsahipliği yapan Eğridere, Rodoplar’da, dağlar arasında küçük, sessiz, dingin, cennet gibi bir yer! En önemlisi Sabahattin Ali’yi sahiplenmiş, büstünü dikmiş. Ayrıca şehir müzesinde Sabahattin Ali bölümü açmaya hazırlanıyor. 
Bir de “Sabahattin Ali ağacı” var kasabanın! Yazarın kızı Filiz Ali tarafından yazarın 100’üncü doğum yılında dikilmiş. Nerdeyse kutsanır duruma gelen bir ağaç! 
   Ve tabii olanakları sınırlı, küçük bir kasabanın belediyesi olarak, adına sempozyum yaparak Sabahattin Ali’ye ne kadar ciddi ve içten sahip çıktıklarını kanıtladılar.
   Dahası, Eğridere Belediye Başkanı Resmi Murat, - gerçekleşir mi, gerçekleşemez mi bilemem ama - iki yılda bir, Türkiye’nin Sabahattin Ali ile ilişkisi bulunan 4 kentinde, 10’uncu yılda da yine Eğridere’de onun adına sempozyumlar düzenlenip kitaplar yayımlanmasını önerdi Sempozyumun sonunda!
  Bu arada, Sempozyum programı içinde gezilen, ünlü halkbilimci Pertev Naili Boratav’ın doğduğu Darıdere’de (Zatograd), bazı AB projeleri için Brüksel’de bulunan belediye başkanı temsilcisinin, bir sonraki KIBATEK Sempozyumu’na evsahipliği yapma önerisi yapması da ilginçti.    
SON OLARAK
   İki konuya değinmeden yazımı tamamlamak istemiyorum.
   Sabahattin Ali, genç yaşında siyasal düşünceleri yüzünden öldürüldü. Aradan geçen zaman içinde edebi/sanatçı kimliğiyle büyüdükçe büyüdü. Artık onun siyasal düşüncelerini öne çıkaran kimse yok! Buna karşı, onu öldürenler unutulup gitti.  Onları anımsayan yok, anımsayan da bir başka türlü anımsar. 
Düşüncenin ve genelde sanatın, özelde edebiyatın gücünü ve ölümsüzlüğünü gösteren güzel bir örnektir Sabahattin Ali olayı! Yukarıda değindiğim “The New York Times”in Sabahattin Ali değerlendirmesi, tek başına bile ölümsüzlüğünün somut kanıtıdır.
   İkinci değinmek istediğim konu şu: KIBATEK olarak 19 yılda, geniş bir coğrafyada (Almanya, Azerbaycan, Bosna - Hersek, Kazakistan, Kırım, KKTC, Kosova, Makedonya, Moldova, Polonya, Romanya, Rusya, Türkiye, Ukrayna) 34 uluslararası sempozyum yaptık. 
Kişisel değerlendirmem, Sabahattin Ali Sempozyumu’nun çok anlamlı olduğu yönündedir. Ayrıca küçük bir belediye olarak Eğridere’nin böyle bir sempozyuma evsahipliği yapması, her türlü takdirin üstündedir. Hem altına girilen ağır yük, hem mükemmel denebilecek organizasyon bakımından!
   Elbette ki bu sempozyumun harcında çok kişinin emeği ve katkısı vardır. Tek tek herkesin adını vermeye kalkarsam eksik bırakabilirim. Bu bakımdan iki kişinin, genç belediye başkanı Resmi Murat’la, organizasyonun başındaki kişi, emekli öğretmen Selahattin Karabaşev’in adını anmakla yetiniyorum.
   Resmi Murat, genelde işin protokol kısmında görünüp sonra ortadan kaybolan siyasilere benzemeden, baştan sona organizasyonun içinde bulundu. Onunla da kalmayarak, ortaya, yukarıda sözünü ettiğim 10 yıllık bir vizyon koydu.
   Selahattin Karabaşev ise, başından sonuna tüm düzenlemeleri, usta bir orkestra şefi gibi yöneterek ve koordine ederek sempozyumun sonuca ulaşmasında başrolü üstlendi.
   Bulgaristan’da, başta bu iki değerli kişi olmak üzere, eksik bırakabilirim diye, tek tek adlarını sayamadığım birçok dostluklar kurduk. Resmi Murat ile Selahattin Karabaşev’in kişiliklerinde hepsine teşekkürler ve kucak dolusu selamlar, sevgiler..