Bu yazıda, rahmetle andığım Kutlu Adalı’nın, insanı güldüren ama o oranda da düşündüren, politik taşlama ve kara mizah örneği romanı “Çirkin Politikacı Pof” ile ilgili, olarak yıllar önce kaleme aldığım ve bu köşede de yayımlanan yazımı paylaşmak isterim.
***
Varlıklı bir tüccar olan Pof politikaya soyunur. Sekreteri Ali aracılığıyla Sahibi’nin Sesi gazetesinde bol paralı, tam sayfa ilanlar verir. Bu “kârlı” iş karşılığında, gazete Pof’un yapacağı köy gezilerini izleyecek bir muhabir ve bir fotoğrafçı göndermeyi kabul eder.
Pof köye gider. Hava yağmurlu olduğundan köy kahvesi kalabalıktır. Pof içeri girince oradakilerin kimi istekli, kimi isteksiz ayağa kalkar. Pof herkesle el sıkmakla kalmaz, herkesi iki yanağından öper, her birine bir şeyler söyleyip mavi boncuk dağıtır. Bu sırada genç fotoğrafçı, “flaşını durmadan patlatır, dünyanın en büyük olayının en enteresan resimlerini tespit ediyormuş gibi sandalye üzerine çıkar, iner, yere çömelir, derken bir masanın üzerine fırlayıp flaşı durmadan patlatır, patlatır.” Köylü Pof’tan çok gazetecinin hareketlerini izler.
Köylüler dertlerini söyler, Pof sözler verir.
Köyden dönüşte Pof, sekreteri Ali bey aracılığıyla gazeteye bir hafta süreyle tam sayfa yayımlanması için renkli bir reklam verir ve bir gün sonraki gazetenin manşetini şöyle belirler: “Sayın Pof Köyden Büyük Bir Sevgi Tezahüratıyla Uğurlandı - Köye Baraj Ve Bent Yapılıyor”
Atatürk resmi önünde çekilen toplu resim manşetin üzerinde yer alır. Pof’un muhtarla öpüşürken çekilen resmine de iyi yer verilir.
Seçim kapıdadır. Pof, arkadaşlarıyla bir toplantı yaparak köylülere, esnafa, işçilere, fabrikatörlere, zenginlere, işverenlere, öğretmenler, lise öğrencilerine, aydınlara yapılacak vaatleri konuşur. Kahvehane ve kulüplerde devamlı adamları olacak; bunlar Pof’un karşıtlarını kötüleyecek, küçük düşürecek, kötü yorumlayacak!
Baştakilerin çıkarları için çalıştıkları, özgürlükleri kısıtladıkları, dolgun maaş ve tahsisatlar aldıkları yayılacak; şoförlerinden, hizmetçilerinden, saraylarından; düzenledikleri partilerden, kokteyllerden söz edilecek! Protokol işleri ile sosyete olayları anlatılacak!
Ayrıca köylünün yalnız kendisinden mal almasını sağlamansını; köylerden soğan ürününün okkası altı kuruştan toplanmasını, bir süre sonra soğan bitince 5-6 katı fiyatla piyasaya sürülmesini ister Pof!
Pof, bir yandan da kalabalıklar karşısında yapacağı konuşmalar için hazırlanır. Bu amaçla evdekileri gönderip ayna karşısında bağıra çağıra nutuk atma provası yapar. Ancak pencereyi kapatmayı unutmuştur. Aşağıda onu dinleyen bir kalabalık oluşur ve yukarıda bağırıp çağıran bir deli olduğu kanaatine vararak polis çağrılır.
Bir yandan da basına reklamlar, gazetecilere yemek, hediyelikler, gömlek kıravat verilir, partilere kokteyllere davet edilirler. Bol yemekli, bol içkili basın toplantısı da yapılır. Eleştiriler olunca daha çok içki, daha çok yemek verilir.
Pof rüyalar da görür. Bir rüyasında saraydadır. Seçimi kazanmış ve Başkan olmuştur. Muhteşem bir kabul resmi verir. Artık müsteşarı olan eski sekreteri Ali bey, “Buyurun Sayın Başkan… Emirlerinizi bekliyorum efendim” diye hitap eder Pof’a! Kordiplomatiğin de olduğu konuklarının, ondan ve Bayan Pof’un zarafetinden, beyazların çok yakıştığından söz ettiğini, kıyafetin Paris’ten getirtilmiş olduğunu duymayan kalmadığını söyler.
Gece muhteşem geçer ama konuklar dağılıp Bayan Pof’la üst kattaki odalarına çıkarlarken rüya karabasana dönüşür. Çünkü aralarında en yakınları Hasan, Hüseyin, Yusuf, Cavit, Şakir beylerin de olduğu bir kalabalık, ona bağırıp çağırır. Ona seçimi kazandırdıklarını ama unutulduklarını haykırırlar. Pof, imdat, imdat…. diye bağırarak uyanır.
Sonuçta ülkede bir lider doğar ama zaman geçtikçe Pof’un taraftarları kadar karşıtları da artar. Seçim kampanyası kızıştıkça daha çok paraya gereksinim olur.,Oysa Pof’un eli sıkıdır. Para kazanmasını bilir ama yemesini bilmez.
Arkadaşları, onun her huyunu beğenir, iktidar hırsına hayranlık duyarlar. Hatta ikiyüzlülüğünü, demagogluğunu ve yalancılığını da severler. Hedefe ulaşmak için bunların da şart olduğuna inanırlar. Ama elinin sıkılığı hem faaliyetlerini aksatır, hem de bu alanda verdiği açıklarla karşıtlarına, adı, çıkarcılığı ve pintiliği üzerine fıkralar anlatılmasına fırsat verir.
Seçimin kazanılacağı belli olunca, Pof’un ekibinde kim ne olacak kavgası başlar. Sonuçta Pof seçimi kazanarak ülkeye başkan olur ama Pof, ona seçim kazandıran arkadaşlarını bir kenara iterek çevresine, eski iktidarın dalkavuk evet efendimcilerini, hatta hain diye bilinenleri çevresinde toplamaya başlar. Hain Nuri, Pof’u alabandasına alır. Müsteşarı Ali Bey, Hain Nuri’nin yanında silik kalır, ondan emir alır.
Pof’un Hain Nuri’yi yanına alması dış ülkelerle olan yakın ilişkisi idi. Nitekim Pof için, halka büyük başarı olarak duyurulan ve mali destek alınacağı söylenen Sömürüstan’a bir resmi gezi organize edilmesinde etkili olur.
Pof törenlerle uğurlanır, Sömürüstan’da törenle karşılanır. Gezi büyük yankı uyandırır. Sömürüstan’la bir yardım anlaşması yapılır, bir üniversite, Pof’a doktor ünvanını verir. Pof, artık Dr. Pof olarak anılmaya başlar.
Bu arada vaatlerle mavi boncuklara kapılarak ona oy verenler, oylarının faturasıyla karşısına çıkıp taleplerde bulunurlar. Müdürlerle de başı derttedir. Bazı müdürler yasal olmayan emirleri yerine getirmek istemezler.
Pof ülkenin tek adamı olur. Her şeyi kendisine bağlar. Her şeyin ona sorulmasını ister. Emir vermedikçe hiçbir iş yapılmaması emrini verir. Vatandaşlar, Pof’tan yana olanlar ve olmayanlar diye ikiye ayrılır. Başa çıkamayanlar mevki ile susturulur. Emrindekileri, açıklarını kullanarak istediği gibi yönetir.
Ne ülkenin ekonomik durumu, ne de siyasal geleceği onu ilgilendirir. İşsizlik, parasızlık kol gezerken, partiler, kokteyller, davetler, törenler sürüp gider. Davetlileri Pof kendisi belirler. Evet efendimci olmayanlar çağrılmayınca aile tartışmaları olur. Kadınlar arasında yarış, eşler arasında kavgalar yaşanır. Pof’un bizzat ilgilendiği bir dedikodu mekanizma yarış ve kavgaları artırır.
Bir yandan da kendisi ve yanındakiler kazandıkça kazanır. Pof, başkanlıkla tüccarlığı birlikte götürür. Soğandaki tekelliğini sürdürür. Rakiplerini iflas ettirir. Uzmanlara yatırıma uygun alanları saptatır, sonra bunları değerlendirerek yakınlarıyla ortaklıklar kurar.
Tek adamlığı o kadar ileri gider ki çoğunluğun ve bakanların sözü geçmez olur. Kararlar istediği doğrultuda alınır. Tutanakları istediği gibi yazdırır. Yazılıp dağıtımı yapılan bir tutanağı bile değiştirmek ister ama müsteşarı Ali bey bunun kabul etmez. Pof onu kovar ve polis çağırarak onu dışarı attırır.
Giderek işler sarpa sarar. Arkadaşlarından bile uyarılar gelir. Bir sabah yollara, onu istifaya davet eden yazılar yazılır. Ertesi akşam “Dr. Prof çok yaşa” yazıları görülür. Ardından “Dr. Prof. Baş aşağıya!” Yabancı ülkelerdeki paraları ve yatırımları ortaya çıktıkça ona karşı olan kızgınlık artar.
Polisiye önlemler çoğaltıldıkça çoğaltılır. Polis marifetiyle halka gözdağı verir. Polislerin başka işlerde kullanılmasından doğan boşlukta hırsızlıklar artar, güvenlik bozulur.
Buna karşı aydınlar ve basın eleştiri dozunu artırır. Sivil toplum ayağa kalkar. Köylüler, esnaf, işçiler, memur ve öğretmenler seslerini çıkarır. Durum kötüleşir ve gerginleşir. Dışa göç başlar. Hain Nuri istifa eder. Onun bazı bakanlar izler.
Pof’un ne paradan ne mevkiden vazgeçme niyeti yoktur.
İçi sendikaları, ardından köylüler ona karşı çıkar. Onları esnaf izler. Gençler ayağa kalkar. Yürüyüşler başlar. Ülke çalkalanır. Muhalefet seçime gidilmesini ister. Yediden yetmişe herkes sokağa düşer. Kalabalık saraya yürür ve içeriye girer. Pof merdiven başında elinde tabanca, kalabalığı karşılayıp yaklaşana ateş edeceğini söyler. Buna karşı ona ilk darbeleri arkadaşları vurur.
Birkaç saat sonra, Sahibi’nin Sesi gazetesi yayın hayatında ilk kez ikinci baskı yapar ve manşetten şu haberi verir: “ÇİRKİN POLİTİKACI POF LİNÇ EDİLDİ!”
***
“Çirkin Politikacı Pof, 1969’da yayımlandı. (2. Basım 1997) Her şeyi açık ve net yazmış Kutlu Adalı! Keşke bu kitap yeniden basılıp günümüz okuyucusuna, özellikle şimdiki gibi seçim öncesi dönemlerde onu okuma olanağı yaratılsa!