‘’ Biz bu davaya bireyler olarak girdik. Bizi bu yerlere sizler getirdiniz. Sizlere olan borcumuzu, görevimizi yapmışsak ne mutlu bize… Bunun cevabını herhalde sizler günü geldiğinde vereceksiniz. Benden size bütün yaptıklarım helal olsun…’’ (Rauf R. DENKTAŞ, KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı 15 Kasım 1994)
 Devlet kurmak, devlet adamı olmak ancak o devletin tarihi geçmişine her şeyini feda etmeyi göze alanlara nasip olan çok onurlu, gurur verici bir niteliktir.
 Tarih sayfaları, bu nitelikleri ile temayüz eden pek çok liderimizin, devlet adamımızın bu başarıları ile dolup taşar.
  Şüphesiz ki;
  Yüce Türk Milletini yoktan var eden eşiz önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK; sadece bizlere değil, pek çok dünya milletlerine de yol gösteren, fikirleriyle, devrimleriyle önderlik eden, bu özellikleri ile dünya lideri vasfını taşıyan, ‘Türk Ulusuna’ can veren eşsiz bir devlet adamı, son yüzyılda lider vasfını taşıyanların en büyüğüdür.
    Milletimizin bağımsızlığına olan düşkünlüğü, Türk insanının en bariz karakteristik niteliklerinin başında gelen vatan sevgisinin yakın tarihimizde ki en çarpıcı örneği, hiç şüphesiz ki Kıbrıs adasında ata yadigârı o topraklarda Kıbrıs Türk Halkı yaşamıştır.
    Kıbrıs’ta 500 yıldan beri türbedarlığını yaptığı ata yadigârı topraklarının muhafazası direncini sergileyen Kıbrıs Türk Halkı, bu eşsiz var oluş mücadelesini, 15 Kasım 1983 Tarihinde kurulan KKTC Devleti ile taçlandırmıştır.
    Bu yazımda, ömrünü ‘Kıbrıs Türk Halkının’ adadaki var oluş mücadelesine, hak ve hukukunun kazanımına adamış, tarihimizin altın sayfalarında yerini almış olan bir liderin; KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş’ın 1994 yılında, devletinin kuruluş yıldönümünün 11’nci yılında yapmış olduğu konuşmasını sizlerle paylaşmak istiyorum.
    Aslında Sayın Denktaş’ın 29 yıl önce yapmış olduğu bu konuşmasıyla, Kıbrıs Türk Halkına vermiş olduğu mesaj; hem onlara, hem de kendisinden sonra göreve gelecek Cumhurbaşkanlarına vasiyet niteliğinde olup, önemli olan bu mesajlardan ders alabilmektir…
    İşte KKTC Devletinin kuruluş bildirgesine imza atan Sayın Denktaş’ın; 15 Kasım 1994’te, devletinin 11’nci kuruluş yıldönümünde tarihe düştüğü o not:
  ‘’Cumhuriyetimize dikilen gözler karşısında şimşek gibi çakacağız. Cumhuriyet bir insan topluluğunun erişebileceği en yüksek mertebedir. Buraya yücelen insanlar hayatlarını verirler, canlarını verirler ama cumhuriyetlerinden, hürriyetlerinden, egemenliklerinden asla vazgeçmezler. Cumhuriyetin kıymetini bileceğiz. Cumhuriyete dört elle sarılacağız.
     Aramızdaki siyasi ihtilaflar ne olursa olsun, Cumhuriyet’e dikilen gözler karşısında birlikte şimşek gibi çakacağız.
     Ve Bu Cumhuriyet’i Atatürk’e, Şehitlerimize, Gazilerimize yakışır bir şekilde her alanda yüceltmek için elbirliğiyle, sabırla çalışmaya devam edeceğiz.
      Çocuklarınıza bırakabileceğiniz en büyük, en kıymetli miras bu Cumhuriyet’tir. Can ve kan pahasına kazanılmış olan bu hürriyettir. Bunu evde bebeklere, okulda çocuklara, üniversitede gençlere, her yerde halka devamlı surette telkin etmeliyiz.’’
      Dünyaya ve BM’ye:
     Suçumuz nedir ki bizi tanımıyorsunuz? Rum’ların topuna – tüfeğine boyun eğip esir mi olmalıydık?
     Uluslararası antlaşmalarla meydana gelmiş olan bir ortaklık cumhuriyetini Enosis adına yıkmış olanlarla, buyurunuz Enosis yapın mı demeliydik?
     Rumlar hala daha KKTC sınırlarında tahriklerini sürdürüyorlar. Karpaz ve Girne’ye bayrak dikme hedefinden vazgeçmediklerini söylüyorlar…
    Güvence İstiyoruz. Anlaşmaya hazırız:
    Yaptığımız son toplantıda, Klerides’in bütün hedefi Avrupa birliğine bir an evvel girmek için bizim de desteğimizi temin etmek olmuştur. Ve Avrupa Birliği’ne girildiği takdirde garanti anlaşmasının geçersiz olacağını, Kıbrıs Türklerine tanımış göründükleri haklarında Avrupa yasalarına göre, ortadan kalkmış olacağını kendi insanlarına söyleyen aynı Klerides’tir!
  Biz güvence istiyoruz. Güvenceli bir hayatımız, sağlam temellere dayalı bir devletimiz, göndere çekilmiş bir bayrağımız ve bizi her türlü felaketten kurtarmış olan Anavatanımız, Türkiye’miz, Anadolu’muz vardır. Bu cümle içerisinde Rumlarla herhangi bir anlaşma yapmaya hazır olduğumuzu çeşitli yıllarda, çeşitli seferlerde ortaya koyduk, ortay koyulan anlaşma taslaklarını kabul ettik. Kabul etmeyen taraf Rum tarafı olmuştur. En son önerileri reddeden yine Rum tarafıdır. Ama Avrupa kararını vermiştir. Rum’ları Avrupa Birliğine alacaktır. Bize tehdit savuruyorlar ve diyorlar ki, ‘ Rum tarafının ortaya koyduğu ilkeleri, reddetmekte direnirseniz, biz Kıbrıs adı altında bütün adayı Avrupa Birliğine alacağız.’ Bu kabul edilecek bir durum değildir.
 Kıbrıs AB’ye Hazır Değil…
      Sürüklenmeyeceğiz. Rum’un arkasında Avrupa’ya girmeyeceğiz. Ekonomik açıdan buna hazır değiliz. Siyasi açıdan henüz Rumlarla anlaşmış değiliz. Yasal açıdan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş temelinde Türkiye ve Yunanistan’ın birlikte üye olmadığı bir birliğe Kıbrıs’ın giremeyeceği esası vardır. Yeniden birlik kurulacak olursa eşit şartlarda kurulur. İki tarafa eşit muamele edilir. Bize bu muameleyi yapmadılar ki, uluslararası bir konferans gündeme gelebilsin. Yoksa ‘Kıbrıs Hükümeti ‘ masada oturacak biz cemaat olarak gideceğiz ve mahkûmiyet kararını kendi elimizle imzalayacağız.
      Bu oyunlara gelmeyeceğimizin en büyük işareti bu gün sizlerin, cumhuriyetimizin kuruluşuna göstermiş olduğunuz bu coşkudur, bu bağlılığınızdır. Bizi kurtaracak olan da budur. Bundan emin olarak yolunuza devam edeceksiniz…’’
 
 İç sorunlarla politik çekişmelerin, Kıbrıs Türk’ünü esas hedefinden vazgeçirmemesi, el birliğiyle mücadelenin devam etmesi gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Denktaş; halkın iç sorunlar karşısında da rahatlatılması için hükümetin öncelikler çerçevesinde önlemler almasını, yurt dışında yaşayan Kıbrıs Türk’lerinin adaya dönmeleri için teşvik edilmeleri gerektiğini ifade etmiş, konuşmasını şöyle sürdürmüştü:
  ‘’Kıbrıs’ta nüfusumuzu çoğaltacağız. Çocuklar muhakkak büyüyecek. Cumhuriyetleriyle beraber büyüyecekler. Elimizde şimdi öyle bir fırsat vardır ki! Anavatanla tam bir kaynaşma içerisine girmek mümkündür. Anavatan’ı gidip görünüz. Anavatanın yüceliğini tadınız. Onun nasıl gelişmekte olduğunu, Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği gençlerin o cumhuriyeti yüceltmek için nasıl çalıştıklarını gözlerinizle görünüz.
       Ben Anadolu’ya yaptığım gezilerde bu fışkıran gücü, bu imanlı gençliği görmekteyim. Türkiye’yi tanıyalım. Türkiye’ye öğretmenlerimizi, gençlerimizi, çocuklarımızı her fırsatta gönderelim.
     Kaynaşma daha da çabuklaşsın. Kan aynı kandır, düşünce aynı düşünce, ruh aynı ruhtur. Atatürkçü insanlarız.  Atatürk’ten ışık alarak bu yıllara geldik. Atatürk’ten ışık alarak daha nice yıllara gideceğiz…’’
       
Kıbrıs Türkü’nün mücadele safhalarıyla ilgili bilgi verirken de, 1963 olayları sonrasında, 11 yıllık mücadelenin ardından Barış Harekâtı’nın yaşandığını, sonrasında ise; federe devletin ve cumhuriyetin kurulduğunu belirten Sn. Denktaş, devamla:
    ‘’Dünya indinde müzakerelerde var olan ve görmek istemedikleri eşitliğimizi, egemenliğin iki toplumdan kaynaklandığını ve en sonunda Kıbrıs’ın iki toplum sahibi olarak Türk’lerin de var olduğunu dünyaya ispat etmek için ömür törpüsü içerisinde vazife gördük. Ama bunlar nihayet kabul edilmiştir. Şimdi Klerides İsviçre usulü egemenliği kabul eder hale gelmiştir. Adım, adım bu görüşmelerde ortaya öyle şeyler çıkmıştır ki, bunların üzerine halkımız asılacak, bunları kıymetlendirecek, direnecek ve bu konularda katiyen bir taviz vermeyecektir.’’
  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin federasyon veya konfederasyon her çözüm şeklinde var olacağını belirten Denktaş: ’’ Bunu biliniz ve federasyon konuşan insanları kötüleyenlere kulak vermeyiniz’’ diyerek; sözlerini şöyle tamamlamıştı:
   ‘’Biliniz ki bu cumhuriyeti kuranlar, bu cumhuriyeti kimseye verecek insanlar değildirler. Sizlerle beraber yıllarca aynı yolu yürüdük. Ve bu noktaya kadar geldik. Bundan sonra yürüyeceğimiz yol bizi halk olarak, Cumhuriyet olarak çok daha güzel, çok daha iyi günlere götürecektir. Bu hususta emin olmanızı istiyorum. Niçin derseniz sizi biliyorum. Türkiye’yi biliyorum. Anadolu’yu biliyorum. Mücadelenizi biliyorum, size güveniyorum. Nice 11 yıllar göreceksiniz, göreceğiz. Bu çocukları hürriyet içerisinde Atatürkçü gençler olarak büyüteceğiz ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni muhakkak yücelteceğiz…’’
    İşte Lider. İşte Gerçek. İşte Devlet.
    Şimdi bu mesajı değerlendirmek, ders alma sırası öncelikle adada var olan gerçekleri görmeyerek hala ‘’Birleşik Kıbrıs’’ çatısı altında Rumlarla birleşmekten vazgeçmeyen teslimiyetçilerde değil midir?
Unutulmasın ki, tarih yaşanan gerçeklerin hafızasıdır.
    Kıbrıs’ta kurulan son Türk Devleti sonsuza değin yaşayacak ve yaşatılacaktır