1996 yılında Maastricht de Avrupa Birliğinin (Foudation seminar for Turkish Cypriots) tanıtma programlarına katılmıştım. Değerli dostum, O günlerin AB Temsilcisi Prof. Dr. Giles Annouil ( ki biz Tüketiciler Derneği olarak ilk defa onu KKTC ye Lefkoşa Atatürk Kültür merkezinde konferans vermek üzere davet etmiştik) Geniş bir yelpazeden seçilen Kıbrıslı Türkleri Hollandaya davet etmişti. Kimler yoktu ki... Sayın kadim dostum Güngör Günkan, Sayın Ferdi Sabit Soyer, Sayın Kutlay Erk, Sayın Fatma Azgın, Sayın Aslan Bıçaklı, Sayın Ahmet Barçın, Sayın Prof. Dr. Şule Aker, Sayın Derviş Besimler, Sayın İlhan Bora, Sayın Özcan Özcanhan, Sayın Ahmet Ataner, Sayın Hasan Balman, Sayın Tuncer Arifoğlu, Sayın Peker Turgut ve diğer ( Tam liste bende var) Saygın kişilerden oluşuyordu. Bir hafta devam eden konferans süresinde, herkesin birbirine saygısı ve O Kıbrıslı Türk olmanın verdiği, terbiye ve tevazu etik anlayışı Konferansda sunum yapan Temsilcileri ve Profesörleri etkisi altında bırakmış ki, neticede Avrupa Birliği İlkelerini anlayan en kabiliyetli ülkeler arasında İkinci ilan edilmiştik. Ayni Saygının ve tevazunun şimdi Kıbrıs Konusunda geldiğimiz dönemeçtede devamı ve geleceğimiz için kenetlenmemiz elzem ve şartdır...

Sayın Tuncer Arifoğlu 17 temmuz 1996 gününde sayın Dr. Aad Mourik ( Asos. Prof) e bir soru sormuştu. Soru su idi. ‘ AB nin Kanunları (European Laws), Milli Ülke Kanunların( Natioal laws) üzerindemi ‘ Cevap hiç teredütsüz EVET di. İkinci soru sayın Peker Turgut dan geldi. ‘ AB kanunları Uluslar arası kanunların ( International laws) üzerinde mi?

Cevap yine teredütsüz EVET idi. Bu Cevaba Arif, Peker, Hasan hemen tepki gösterdi ve Kıbrıs andlaşmasının bir uluslar arası andlaşma olduğunu ve Birleşmiş Milletlerin onayı ile Kıbrıs Cumhuriyetinin kurulduğunu, O halde AB kanunlarının geçerli olmadığını söyledi. Cevap çok ilginç ve doğru idi ‘ AB ye katıldığınız anda AB kurallarını ve kanunlarını kayıtsız şartsız kabul ediyorsunuz’ Ab kanunlarının üzerinde hiçbir kanun yoktur.

Bu cevaba bu kez Ben itiraz ettim ve yanlış biliyorsunuz dedim.

 VATİKAN LAW (VATİKAN KANUNLARI) AVRUPA BİRLİĞİ KANUNLARININ ÜZERİNDEDİR.

İTİRAZIM belli ki Dr. Aad’ı sarsmıştı. Bilmiyorum dedi ve araştırmak için süre istedi. ( İşte Avrupai akademik anlayış). Yemek arasından sonra kürsüye gelen Dr. Aad EVET HAKLISINIZ, VATİKAN KANUNLARI AB KANUNLARINI ÜZERİNDEDİR...

Şimdi neden Anastasiades’in ve Papanın fotoğraflarını koydum anladınız değil mi? Papadan izacet alan Anastasides artık her konuda AB nin desteğini almış durumda. Baş Piskopos Hrisostomos ( His Beatitude ) yani ALLAHIN SEÇİLMİŞ EN GÜZEL KULU o da destek veriyor.

Eeh Biz basit, bir DİNİ YABANCI, DİLİ YABANCI bir kul olarak HRİSTİYAN ALEMİNDE NEKADAR SÖZ SAHİBİ OLABİLİRİZ? ONLARIN BİZE BAHŞ ETTİĞİ KADAR...

ŞİMDİ HAVUZLU VİLLA MASALLARI BİTTİ. MARAŞ MASALI BAŞLADI... BU DEFA HAVUZLU VİLLALAR YOK, MARAŞ VAR... KİMSE MARAŞIN EKONOMİK DEĞERİNİN ETKİSİNİ İNKAR ETMİYOR... ANCAK EMEKLİ BAŞ HAKİM TANER ERGİNEL Bey efendinin  Bu muteber gazetede yayınlanan mütalaası Maraşın yasal sahiblerinin hiçde Rumların olmadığını gösterir. EVKAFIN malları ( Ahkamül mülk) aynen Kilise malları gibi koruma altındadır, veya öyle olması gerekir. Peki hukuki sorun Maraş konusunda çözülmeden, Maraşı nasıl verebilirsiniz? Verirseniz EVKAF ın bütün malları konusunda bir EMSAL teşkil etmezmi?. Bu da Evkafın bilhassa Güneydeki mallarının ayni yöntemle elinden çıkmasını ve bizim bu ADA üzerinde mal fakiri olmamızı başlatır. İkinci önemli bir husus Evkaf Maraşın Rumlara devredilmesi ile büyük bir kaynak kaybederken, karşılığında ne alıyor... Hiç... Ercanın ve Mağusa limanın açılması ile faydalanan özel sektör ve Devlet olacaktır. Tabii işte 40 yıldır Maraş atıl durumda, zaten Evkafın hiçbir karı yok verin gitsin... söylemi. ( Nekadar çabuk haklarmızdan vazgeçiyoruz) düşüncesini hemen akla getiriyor.

Şayet ABD ve Sayın OBAMA Maraşı biz yeniden inşa edeceğiz demiş ise ve bu haberler, somut projelerle ve finansmanla desteklenirse, haklarımızın saklı kalması hasebiyle, tabii ki Evet deriz.

AB KOMİSYON BAŞKANI SAYIN BAROSSO...

İSKOÇYA, BİRLEŞİK KRALLIKTAN ( İNGİLTEREDEN) REFERANDUMLA AYRILMAK İSTERKEN SAYIN ALEX SALMOND ( İSKOÇLARIN LİDERİNE ) Bir mesaj gönderdi ve dediki ‘ Şayet referandumda İskoç Halkı evet der ve ayrılırsa, siz AB üyeliği için yeniden müraccat etmelisiniz, çünkü ayrı bir Devlet olursunuz’

Sayın David Cameron diyor ki siz şayet ayrılırsanız artık Sterlini kullanamazsınız...

Belçikada Flemenler ayrılmak istiyor, İspanyada Katalanlar ayrılmak istiyor... Yıllardır... İskoçyanın Referandumla ayrılması Avrupa Birliğinde Domino Effect yaratmasından korkuluyor... Çünkü sırada italya var Almanya var... var oğlu var... Ancak Katolik evliliği ile bu ülkeleri bir arada tutabilir, ayrılıkçı eğilimler Avrupa için felaket olabilir...

Peki bizim için NE ANLAMI VAR... ÇOK BASİT... BİZ İKİ DEVLET OLARAK AVRUPA BİRLİĞİNE GİREMEYİZ...

CONSTITUENT STATES in altında yatan gerçek bu... Federal Cumhuriyetin bütününü oluşturan iki eyalet... Kimse bana yanlış tercüme ediyorsun demesin. State kelimesi büyük harf olarak yazıldığında Devlet, küçük harf yazıldığında Eyalet anlamındadır.

 İkincisi ‘ Founder States’ denmiş olsa, tabii ki kurucu iki Devlet anlamına gelir. Öyle birşey yok... Zaten Devlet olarak kabul edilsek ki Sayın Barossonun Sayın Alex e mesajında söylediği gibi ‘ imkan ve İhtimal yok’ Müktesebatın bütün evrelerinden geçmemiz lazım...

Tabii O da bizim için ayrı bir sorun. Biz AB ye kurumsal olarak hazır değiliz, yasal mevzuatımız hazır değil, Sosyal Hizmetlerimiz hazır değil ( Emeklilik yasalarımız, Rum eyaleti ile ayni düzeyde olmalı. Yani emekli yaşı 65 vs.) Ticari düzeyimiz, Bankalarımız AB düzeyinde değil, Tarım ha keza, hormonlu, ilaçları ürünleri siz satabileceğinizimi zan ediyorsunuz? Cezaları hiç de hoşunuza gitmeyecek. Sendikalar kurumsallaşacak, öyle 40 kişi ile sendika kurup hükümetden maaş çekme devri bitecek, şapkam yere düştü, eylem... aklım esti grev... yok öyle yağma. Kamu AB nin kurallarından fazla istihdam sağlayamayacak. BOSS TROYKA dır. Bunu hiç unutmayın. Sağlık sistemi artık hesap verebilir hale gelecek. Vergi borçlarınız kurumsal bir sisteme oturtulacak. Tabii ki Nizam intizam ve ciddiyet. Yok artık öyle Siyasi rozetle bir yerlere gelmek... İngilizce Rumca Almanca, fransızca bilen işinde ehil olan insanlar iş başına geçecek. Zaten sorunlarımız da orda başlıyor bu evsafda kaç elemanız var?

Devletlerin (eyaletlerin) borçları ne olacak? Rum Devleti borç batağında... KKTC ha keza ayni durumda... Kim kimin borcunu ödeyecek. Yoksa biz kayıtsız şartsız Rumların borçlarına ortak mı olacağız?

Avrupa Birliği için daha önemli bir sorun var O da dil sorunu.. Sözde Kıbrıs Cumhuriyetini AB ye kabul ederken yalnız Rumcayı Resmi dil olarak kabul etmişlerdi. Halbuki 1960 Andlaşmalarına göre Kıbrıs Cumhuriyetinin iki kurucu ortağı ve iki lisanı vardı. Hatta parasının üzerinde Türkçe ve Rumca ifadeler vardı. O halde Türkçeninde ilk günden AB nin Resmi dillerinden birisi olması lazım değilmiydi? Aaah bak unuttum biz Devlet değiliz. Devlet olmadanda lisanınız kabul görmüyor.Peki şimdi ne yapacaksınız Sayın Barosso?

Sayın Ahmet Kerimin yine bu muteber gazetede yazdığı gibi, siz nasıl olsa kuralları kendi çıkarlarınız doğrultusunda değiştirirsiniz...

Bazı gerçekleri HALKIMIZ BİLMELİ artık harra gürra politikaları güncelliğini yitirmiştir. Zaman oturup gayet iyi düşünme zamanıdır... bıktık usandık, ne olursa olsun mantığı çok daha vahim olaylara yol açabilir. HEPİMİZ BARIŞ İSTİYORUZ, ANCAK ONURLU, SAYGIN VE HAKLARIMIZIN TAM GÜVENCE ALTINDA OLAN BİR BARIŞ..