Son iki yazımda (27 Ağustos ve 3 Eylül 2019), merhum Kemal Rüstem’in 27 sayfalık ama içeriği zengin kitabı Bekleyen Toplum (1969)’u konu almıştım. İlk yazımda, yazarın özellikle demokrasi ve sosyal devlete ilişkin ilginç düşüncelerini; ikinci yazımda Kıbrıs sorunu ve görüşmelerle ilgili olarak yazılanları ele almıştım. Bu yazımla da Kemal Rüstem’in esas derdi olan ekonomi konusundaki görüşlerini paylaşıyorum.

Daha önce de yazdığım gibi, kitabın dış ve iç kapağında “1963 – 1969” tarihlemesi var. Kitabın 1969’da çıktığı anlaşılıyor. İçeriğinde esas olan, Kemal Rüstem’in “Kıbrıs Türk Cemaatinin Problemleri” başlıklı raporudur. Başında sonunda tarih yok ama Önsöz’de, “…. bu rapor ilk olarak 1968 yılının Şubat ayında kaleme alınmış ve ilgili makamlara zamanında gönderilmiştir               “ denilerek tarih belirtilmiş oluyor. Ayrıca, “… bir yıl önce yazılanlar bugün yazılmış gibi geçerlidir” denmek suretiyle de bu durum teyit edilmiş oluyor.

“TÜRK CEMAATİNİN İÇİNDE OLDUĞU FECİ DURUM”

Raporda, önce on üç madde halinde “Türk Cemaatinin içinde olduğu feci durum” anlatılıyor. Her başlık altında ne söylendiğini çok özet olarak aktarmaya çalışayım:

Milli Gelir: İnsan başına düşen milli gelir”in Rumlar’da 850 dolar olduğu, Türkler’de 150 doları geçmediği belirtilir. Ayrıca beş başlık altında bunun nedenleri üzerinde durulur.

Cemaatin Zararları: Köylerini “terk eden kardeşlerimizin evleri yakılmış, yıkılmış, malları yağma edilmiş, sürüleri ve bütün mahsulleri çalınmış, meyve veren ağaçları kesilmiş, su pompaları ve kuyuları tahrip edilmiş ve çeşitli tahribat yapılmıştır.” Türklerin terk ettiği ziraate elverişli bahçe ve tarlalar 250 bin dönüm, Türklerin bu tahribattan doğan zararı en azından 20 milyon sterlin, 1967 yılı sonuna kadar gelir kaybı 25 milyon sterlindir.

Cemaatin Alacakları:Türklerin Rumlardan tahsil edecekleri para miktarı gün geçtikçe çoğalmaktadır.

Sosyal ve Refah Seviyeleri: Türkler yoksullaşmış,  gelişen Rum bölgeleri ile yoksullaşan Türk bölgeleri arasında “iktisadî hatta medenî seviye farkları husule gelmiştir.”   

Ziraat: 250 bin dönüm ziraî arazi terkedilmiş olup (sıkışılan dar coğrafyada ) ziraî inkişaf yapacak yeterli arazi yoktur.

Ticaret: 1963 – 1967 arasında, “ticaret serbestisi” yerine uygulanan “yasak ve tahditler (sınırlamalar)” ve “iktisadî abluka” dolayısıyla Kıbrıslı Türk iş adamlarının olağan dönemdeki etkinliği kalmamıştır.     

Sanayi: Sınaî faaliyetlerin devamı için gerekli makine ve teçhizat abluka dolayısıyla sağlanamamaktadır. 

Göç: Yedi bin civarında Türk adadan göç etmiştir. Durum değişmezse göç yoğunlaşabilir ve Kıbrıs’taki Türk nüfus azalır.

İşsizlik: 25 bin işsiz vardır. “Çalışarak ailesinin maişetini teminden aciz ve yardıma muhtaç Türk nüfusu 56 bin civarındadır.

Dış Yardımlar: “FAO, ILO, WHO, IMF, UNESCO, UNDP, UNISEF, UNİDOC, UPU, ITU, IFC ve Dünya Bankası gibi teşekküllerden yalnız Rum Cemaati faydalanmaktadır.

Faiz Dolayısıyla Meydana Gelen Malî Sıkıntı: 1963 öncesinde borçlananlar, olağanüstü durum dolayısıyla ödeme yapamamaktadır. “1963 yılındaki borç dört yılda iki misline çıkmıştır.” Birçok insan iflasa sürüklenebilir. 

Plan ve Program:  Cemaatimizin elinde uygulayacağı ne siyasî ve ne de iktisadi bir program veya planı” yoktur. “Türk Cemaati dıştan düşmanla mücadele ederken içten de çelişme halinde olan bir liderlik tarafından ihmal edilmiş durumda”dır.    

Cemaatin İstikbali: “Kıbrıs problemini nihaî bir çözün yoluna götürmenin zamanı” gelmiştir.  

    

İKTİSADİ DURUMUN DÜZELTİLMESİ İÇİN NE YAPMALI?

                Kemal Rüstem, önerilerini on altı başlık altında, özetle şöyle sıralar:

Siyasi Çözüm Yolu: Millî varlık, millî kuvvetle korunabilir.  Ancak “barışçı yollardan  Cemaat menfaatlerine uygun ve realist bir çözüm bulunabileceğine inanmaktayız……  Probleme en erken bir zamanda çözüm yolu bulunması en büyük arzumuzdur.

                Birleşmiş Milletlerin Yardımı: “Kıbrıs problemine çare aranırken iki Cemaatin siyasî, iktisadî, kültürel ve hukuk eşitliğinin önemine dikkat edileceğine şüphemiz yoktur.” Ayrıca dış yardımları sağlayıp koordine edecek bir yapılanmaya gidilmelidir. 

                Plan ve Program: Plan ve programa ve bunu uygulayacak bir yapıya ihtiyaç vardır. “Türk Cemaatinin %80’ni” verimli değildir. “Yılda %20 nisbetinde bir inkişaf hacmi gerçekleştirecek realist bir planın hazırlanması lâzımdır.”     

İktisadî İşler: Resmî kişiler yanında işçi, çiftçi ve ticaret temsilcilerinin de yer alacağı bir mekanizma oluşturulmalı; “Kıbrıs problemine çare aranırken iktisadî hürriyete giden yolların teminat altına alınması ve ortada bugün mevcut olan menfi faktörlerin kaldırılması elzem”dir.  

Malî İşler: Türk Cemaatinin 1968 yılı bütçesi 6 milyon, Rumların 20 milyon sterlindir. Türk tarafının finansmanını tümüyle Anavatanı sağlarken; Rum tarafı 24 milyon sterlini kendi kaynaklarından sağlar. Rumlarda 8 milyon sterlin inkişaf projelerine ayrılmıştır. Türk tarafı gelir artırıcı ve tasarrufa önem veren malî politika uygulamalıdır.

Ziraî İşler: Program ve planlarda, iktisadî varlığımızın temelini teşkil eden ziraat birinci derecede önemli ve öncelikli olmalı, sanayi de ziraatı destekler nitelikte olmalıdır.

  Ticaret ve Çarşı Murakabe: “Ticarî prensipler vazedilirken iktisadî politikamıza uygun olarak ticaretin gelişmesi ve serbest rekabeti teşvik için lâzım gelen tedbirlerin alınması başlıca şart sayılmalıdır.” Kara borsa yolları kapatılmalı; hayat pahalılığını yükselten spekülatif kazançlar önlenmelidir.

Kooperatifler: Kooperatifler yeniden teşkilatlândırılmalı ve verimli hale gelmesi sağlanmalıdır.   

İşçi Problemleri: İşçiler, “Cemaatimizin ziraat ile iştigal eden zümresinden sonra en büyük sınıfını teşkil” eder. Ki son dört yıllık olağanüstü dönemde “sayısı büyük bir yekün tutan işisizlik problemi” vardır. Bu konuda bir bakanlık kurulmalıdır.   

Evkaf ve Vakıf İşleri: Evkaf bir bakanlığa bağlı daire olmaktan çıkarılmalı, yedi kişilik bir kurulun yönettiği “müstakil” (bağımsız – özerk) bir yapıya kavuşmalıdır.

Sosyal İşler ve Göçmenler: “Cemaatin her türlü sınıfının menfaatlerini içine alacak bir plan hazırlanırken bilhassa göçmenlerin müstahsil duruma getirilmesine öncelik verilmesi lâzımdır.

Millî Eğitim: “20’nci yüzyılın icaplarına uyarak Cemaatimizi yüksek ve medenî bir topluluğa yaraşan ilim ve kültür seviyesine ulaştırmalıyız.

Adalet İşleri: “Hukuk işlerinin bir an evvel düzene konması ve vatandaşın hukukî haklarının korunması nizam ve asayişin temini bakımından ehemmiyetlidir. Binaenaleyh mahkemelerinin bağımsızlığına ve bunun da yargıç teminatına bağlanması gerekir.

Tazminat: “Türk köy ve kasabalarında Türk emlak ve mallarına yapılan zarar ve ziyanın tazmin edilmesi ve bu hususta ilgili hükümetler nezdinde teşebbüse geçilmesi ve bunun en erken bir zamanda tahakkukunu temin maksadıyla başlı başına bir dairenin kurulmasına ihtiyaç vardır.

Bankalara Olan Borçlar: “Türk Cemaatinin iktisadî durumunun kötü oluşu ve faiz yüzünden meydana gelen malî sıkıntısını önlemek maksadıyla bazı zecrî tedbirler alınması gerekmektedir. Meselâ faiz nisbetlerinin mümkün olduğu kadar asgariye indirilmesi ve hususî bir fon teşkil edilerek dört yıldan beri bankalara ödenmesi lâzım gelen faizlerin bu fondan karşılanması hiç şüphe yoktur ki Cemaatin mali durumunu düzeltebilmesi bakımından faideli olacaktır.

Türkiye İle Olan İktisadî İlişkiler: “Kıbrıs Türklerinin Türkiye ile olan ticarî ve iktisadî münasebetlerinin bir düzen ve plana konması, ileride yapılması muhtemel bir iktisad entegrasyonunun tahakkukuna vesile olabilir. Bazı düzenlemelerle “Türkiye’nin Kıbrıs’a yapacağı ihracatîn 60 bin sterlinden 3 milyon sterline çıkarılması mümkündür.”    

SONUÇ OLARAK

Merhum Kemal Rüstem, benim de yaşadığım çok kötü yıllardan sonra, Makarios’un (geçen yazımda oldukça ayrıntılı biçimde anlattığım) Enosis hedefini zamana yayarak Kıbrıs’taki durumu olağanlaştırma politikasının ortaya çıkardığı göreceli barış ve iyimserlik ortamında, raporunu yazarak (bir yıl sonra bunu kitaplaştırarak) bir aydın duruşu sergiledi.

Onu anlamak için raporun kaleme alındığı 1968 yılındaki durumu iyi bilmek gerekir. 1963 – 1968 arasında, efsanevî bir direnişle, bu adadaki varlığına kasteden Rum yönetimine karşı ayakta kalmayı başarabilmiş ama iktisaden sıfırlanmış bir Kıbrıs Türk Halkı vardır. Dönem, bazılarının Makarios’u barışçı olarak göstermelerine neden olan, ENOSİS’e ulaşmayı zamana yayma politikasının uygulanmaya başladığı ve Türklerin göreceli olarak nefes almaya başladığı dönemdir.

Kemal Rüstem istatikî bilgilerle durumu anlatmaya çalışır. Bu bağlamda halkın %80’inin işsiz, iktisaden aciz ve yardıma muhtaç olduğunu belirtir. Aslında geri kalan %20 de iktisaden iyi durumda değildir. Bu %20’nin önemli bir bölümü Türkiye’den gelen ve herkese eşit (Sonradan bir miktar yükseltilen 30 Kıbrıs lirası) maaş çekenlerdir. Yani muhtaç olmadan yaşamını sürdürenler çok azdır, %5’lerdedir.

O günün koşullarında demokratik bir kişilik de sergiler merhum Kemal Rüstem! Askerî niteliği ağır basan yöneticilere çok ciddî eleştiriler yöneltir. Yargı bağımsızlığına vurgu yapar.  “Cemaatimizin elinde uygulayacağı ne siyasî ve ne de iktisadi bir program veya planı”  olmadığını; Türk Cemaatinin, “dıştan düşmanla mücadele ederken içten de çelişme halinde olan bir liderlik tarafından ihmal edilmiş durumda” olduğunu söyler. “Cemaati idare edenler şimdiki şekli ile halkın iradesini temsil etmemektedir” ve “cemaata kendi temsilcilerini seçme imkânı verilmelidir” der açıkça! Dahası yalnız milletvekillerinin değil, “belediye meclisleri ile okul ve Evkaf komisyonlarının da seçimle” belirlenmesinin “zamanının gelmiş olduğunu” söyler.  Daha da dahası sorunların Kıbrıs Türkleri’nin “ihtiyacı olan demokratik bir idare sistemi” ile sorunların çözülebileceği vurgusu da yapar.

Kıbrıs problemini nihaî bir çözün yoluna götürmenin zamanı” gelmiştir diye düşünür. Çözümde, iki Cemaatin siyasî, iktisadî, kültürel ve hukuk eşitliğini” vurgular.

Esas hedefi iktisadî durumdur. “Kıbrıs problemine en erken bir zamanda çare bulunması ve menfi faktörlerin ortadan kaldırılması ile Cemaatimizin ferahlayacağına ve kalkınma hareketlerine girişebileceği”ne inanır. Ona göre, “İktisadi düzeni kurmak için üç temel meseleyi halletmek” gerekir: “Siyasi ve idari düzendeki istikrarın tesisi,” “İstatistiki ve teknik ilgi yoluyla iktisadi kaynakların tespit edilmesi” ve “Bir plan ve programa göre hareket edilmesi.”     

Ekonominin düzelmesi için, en başta cemaatin gelir ve giderlerinin dengeli hale gelmesi ve müstehlik (tüketici) durumundan müstehlik (üretici) durumuna geçmesini koşul gören Kemal Rüstem, plan ve programa dayalı ekonomiyi savunurken ortaya koyduğu sosyal devlet anlayışını pekiştiren düşünceler dile getirir:

İnhisarcılık (tekelleşme) yoluyla fert zengin etmek politikasına fırsat verilmediği, sosyal adalet ve hukuk düzeni tam olarak kurulduğu, fertler arasında eşitlik sağlandığı, gençlerimize yüksel tahsil ve çalışma fırsatı verildiği ve bugünkü şartlara uygun kesin bir iktisadi politika takip edildiği takdirde Cemaatimizi bugün içinde bulunduğu zayıf durumdan kurtarmak mümkün olacaktır.”

                Kitabını şu cümle ile halkına ithaf eder: “Bu küçük eser, mutlu günler bekleyen fedakâr ve vefakâr Kıbrıs Türk Cemaatine ithaf edilmiştir.

Kitaba “Bekleyen Toplum” adının nereden kaynaklandığını da anlamış oluyoruz bu ithaftan! Ne yazık ki halkımız, 50 yıl sonra da “Bekleyen Toplum” durumundadır. Asıl acısı, kafalar değişmedikçe ve ideolojik/siyasal saplantılardan kurtulmadıkça, daha çok uzun süre “Bekleyen Tolum” olmaktan öteye geçmeyecek Kıbrıs Türk Halkı!

Son olarak söyleyeceğim şu: Kemal Rüstem’in küçük ama zengin içerikli eseri, birçok bilimsel çalışmaya yol açabilecek potansiyel taşımaktadır. Onca üniversitemiz ve akademisyenlerimiz vardır. Bu gibi konuları da akademik gündeme taşısalar nasıl olur?

Merhum Kemal Rüstemi saygı ile anıyorum. Ruhu şad, mekânı cennet olsun!