İsmail BOZKURT

Yirmi birinci yüzyılda, yüce “Avrupalılık” değerleri içinde, kitaptan sayfa yırtma ya da kitapta yer alan herhangi bir hususu yok sayma gibi bir hak/özgürlük var mıdır diye merak ediyorum. Elbette ki Avrupa/Avrupalılık değerlerinin yalnız kendileri için anlam ifade ettiğinin bilincindeyim ama özellikle “kitap” ve kitabın içindeki bir şeylerin yok sayılması konusunda Avrupa’nın, Avrupalılar’ın örgütü AB’nin ve birey olarak “uygar” Avrupalılar’ın bu konuda ne düşündüğünü bilmek isterim.

Bu konuda kendilerini anlatma fırsatı olan bir olay/olgu da var: Rum Yönetimi Eğitim Bakanlığı’nın, okullara dağıtılan Oxford yayını İngilizce bir kitapta yer alan Atatürk’le ilgili sayfayı “yırtıp atın” emrini verdiği olay!  

ATATÜRK’Ü YAZMAK HEM KOLAY HEM ÇOK ZOR

Batı emperyalizmine dur diyen, Türk ulusunun bağımsızlığını   emperyalizmin şerrinden kurtaran; tüm mazlûm halklara ümit, biz Kıbrıslı Türkler’e varoluş savaşımımızda esin ve güç kaynağı olan Atatürk için yazı yazmak, hem çok kolay, hem çok zordur.

Kolaydır, çünkü yıllardır onun için söylenegelmiş basmakalıp sözler, dile getirilmiş övgüler vardır. Bunlara biraz da hamaset katın! Ortaya ortama uygun bir Atatürk yazısı/söylemi çıkarabilirsiniz.

Zordur, çünkü farklılık ve özgünlük istiyorsanız alışılagelmişin dışına çıkmanız gerekir. Alışılagelmişin dışına çıkmak ise her zaman zordur, çünkü başkasını düşünemediğini düşünmeniz, yazmadığını/yazamadığını yazmanız gerekir.

Ben Atatürk’ü yazmanın kolay yolunu sevmediğimden,  sık sık ve kolayca yazmam Atatürk’ü!  Oysa O’nunla ilgili tüm kavramlar, Kıbrıslı Türkler için onur ve saygı duyulan, kimliğinin mayası ile sosyo-politik yapısında yeri olan “değerler”dir. Bunun, hamasetle de, milliyetçilikle de, ideolojik saplantılarla da ilgisi yoktur. Atatürk ve Atatürk’le ilgili kavramlar, Kıbrıs Türk Kimliği’ni oluşturan etkenlerin başında gelir.

İngiliz Sömürge Yönetimi’nin tüm engellemelerine karşın,  kimliğini “Müslüman cemaat” olmanın ötesine taşıyan, bugüne kadar yok olmamak için silahlı direniş dahil varını yoğunu ortaya koyarak her türlü direnişi gösteren ruhu, inancı, azmi, gücü, kişiliği ve kimliği Kıbrıs Türk Halkı’na kazandıran bu etkenlerdir. Eğer Atatürk ve Atatürk’le ilgili kavramlar bizi harekete geçirmeseydi, Kıbrıs Türk Kimliği başka bir mecrada gelişebilir, belki de bugün Yunanistan’ın Batı Trakya’daki Türk azınlığa bakış açısına benzer bir “Müslüman azınlık” kimliğimiz süregiderdi.

Unutmayalım: İngiliz Sömürge Yönetimi, Türk Kurtuluş Savaşı sonrasında, işbirlikçilerinin desteği ile, toplumumuzdaki kimlik arayışını durdurmak ve bizi “Müslüman azınlık” kimliğinde tutmak için 1940’lı yılların sonunu kadar baskıcı ve ayırımcı yöntemlerinde ısrarcı olmuştu.  

Atatürk ve onunla ilgili kavramlar, benim de kişisel olarak vazgeçilmezlerimdir. Toplumun çok büyük çoğunluğunun, benimle aynı düşünce ve duyguları taşıdığına inanmaktayım. Tersini düşünmek bile istemem, çünkü o durumda toplumsal kimliğimizde zaten var olan yıpranma sürecinin hızlandığından söz edebilecektik.  

-EN HAFİF DEYİŞLE-  DENSİZLİĞİNİN BÖYLESİ

Rum Eğitim Bakanlığı’nın, en hafif deyişle “densizliği”ne dönelim.

Nasıl bir kafa, nasıl bir beyin yapısıdır bu? Nasıl bir bağnazlık ve körlüktür? Kitabın içinden Atatürk’ün anlatıldığı sayfayı yırtmak da ne oluyor? Buna nasıl cüret edebiliyorlar? Haddini bilmezliğin, saçmalığın, rezaletin, basitliğin böylesi nasıl olabiliyor? Hem de uygarlığın, yüce değerlerin merkezi sayılan (üyeliği öz be öz AB ilkelerine ters olsa da) bir AB üyesinin Eğitim Bakanlığı tarafından!

Bunun, kitap yakan, kitap yasaklayan, düşünen insanı mahkûm eden karanlık Ortaçağ zihniyetinden ya da otoriter rejimlerden ne farkı var?

Atatürk gerek insanların, gerekse toplumların belleklerinde öyle bir yer etti ki!

Onunla ilgili o kadar çok şey yazılıp çizildi ki!

Onu anlatan o kadar çok anıt, yer, belgesel ve benzerleri var ki!

Yunan dilinde bile onunla ilgili o kadar çok şey var ki!

Aklıma Namık Kemal’in iki dizesi geliyor: "Ne mümkün zulm ile, bîdâd ile imhâ-yı hürriyet? / Çalış, idrâki kaldır, muktedirsen âdemiyetten!" Yani günümüz Türkçesi ile, “insanın düşünme / düşünebilme yeteneği ile yaratılışından kaynaklanan özgürlüğünü, zulüm ve baskı ile ortadan kaldırmanın  mümkün olmadığını söyler Namık Kemal! Atatürk Namık Kemal’in sözünü ettiği “idrâk”ın içine öyle bir yerleşti ki! Değil Rum Eğitim Bakanlığı, hiçbir güç Atatürk’ü silemez.

SON OLARAK

                Açık söyleyeyim: Çok da şaşırmadım. “Ellinizmo” denen Yunan milliyetçiliğinin bağnaz, şöven, ırkçı ve faşist yüzünü çok iyi biliyorum.  

Birçok veri, Rum Halkı’nda, Kıbrıs Türk Halkı’nı her yönden (statü, kimlik, ekonomi, kültür ve saire) eritme, erozyona uğratma ya da etkisizleştirme, hatta olanak bulunursa haritadan silme amacından sapmayacak güçlü dinamiklerin varlığını göstermektedir. Potansiyel olarak bu amaç doğrultusunda çalışacak, ekonomik-malî gücü yüksek Ortodoks Kilisesi gibi “devlet içinde devlet” gücünde bir kurum, Rum Meclisi’nde temsil edilen ELAM gibi ırkçı ve faşist bir siyasal parti ve eski EOKA’cı grupların varlığı ortadadır. Buna Nikos Rolandis gibi ılımlıların bile kafasında olan düşsel Elenizm tutkusu da eklenebilir. Ayrıca sözünü ettiğim dinamiklerin dışında bizzat “devlet”in de aynı anlayışta olması, olayın “vehamet”ini gösterir.

Böyle bir durumun, Kıbrıs Türk Halkı’nın yaşamsal güvenlik ve siyasi çıkarları ile sosyo-ekonomik ve kültürel bünyesine yok edici etkiler yapması,  sürecin “var olma ya da yok olma” sorununa dönüşmesi olasılığı çok yüksektir. Rum Eğitim Bakanlığının densizliği de doğrudan kimliğimize yönelmiş bir harekettir. 

Aslında Kıbrıs Rumlar’ında Oxford yayını da olsa bir kitaptaki Atatürk sayfasını yırtıp atacak dinamikler olması da şaşırtıcı değildir. Benim asıl merak ettiğim, böyle bir olayda Avrupalılar’ın, AB’denin ve Avrupa’nın ses verip vermeyeceği ve nasıl ses vereceğidir. Avrupa’nın Atatürk’ü, daha doğrusu Kemalizm’i pek sevmediği sır değildir ama ortada kendi değerlerine ters bir olgu söz konusudur. Böyle bir olayda ses verecek ya da vermeyecek Avrupa’yı tanımak istiyorum.

İngilizler’in ve Oxford’un da söyleyecek sözü olmalıdır.