2023 yılının -bana göre- önemli yaşanmışlıklarını, alışılagelmiş biçimde sıralayacak değilim ancak yıl sona ererken Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’ta ortaya konan Atatürkçü görkemli/onurlu dik duruşu es geçemem.
29 Aralık 2023 Cuma günü Riyad’ta oynanması programlanan Galatasaray – Fenerbahçe Super Kupa Final maçından söz ettiğimi anlamışsınızdır.

***

İnanılması zor ama 1940’lı yılların sonlarında, köyümde Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş tartışmaları çok canlı idi. Bu takımların maçları, Cami Kahvesi’ndeki tek radyodan izlenir; birçok kişi özellikle de gençler, bu takımlardan birini tutarlardı.
Ben, başlangıçta takım tutmuyordum. Bir gün, (sonradan kayınbiraderim olan) sınıf arkadaşım Mustafa (Dede) ile amcaoğlum Hüseyin (Arat), Aşağı Mektebin (ilkokul) yolun karşısındaki bahçesinde şiddetli bir Beşiktaş - Galatasaray tartışmasına başladılar. Tartışma giderek kavgaya dönüştü. Araya girince kavgadan ben de payımı aldım. Kafam kızdı. İkisine inat, o gün Fenerbahçeli olmaya karar verdim.
Mustafa, Hüseyin, ben ve Tansel (Mustafa), köyümüz Boğaziçi/Aytotro’daki ilkokuldan sonra Lârnaka’daki Türk Ortaokulu’na devam ettik ve yıllar süren bir dörtlü olduk. Bir araya geldiğimizde, hararetli tartışmalarımız olurdu. Tartışmaların başında futbol ve Fenerbahçe/Galatasaray/Beşiktaş gelirdi. 1940’lı yılların sonu ve 1950’li yılların başı, transistörlü radyoların yaygınlaştığı dönemdi. Bizde de öyle oldu ve dörtlü olarak, genellikle Hüseyin Arat’ın evinde toplanıp maç dinlerdik.
Benim Fenerbahçeliliğim tüm kardeşlerime geçti. Aynı durum arkadaşlar için de geçerli! Hüseyin bugüne kadar Beşiktaşlı, Mustafa Galatasaraylı, Tansel Fenerbahçeli! Ailelerimiz de öyle!
Çocukluğumla futbol oynamaya da meraklı idim ama yeniyetmeliğimde giderek okumaya ve yazmaya yöneldim. Süreç içinde köyüm Boğaziçi/Aytotro ile Yeniboğaziçi’nin değişik adlarla hep var olan Spor Kulübü’nün Başkanlığı’nı yaptım. Mülkiye (Ankara) öğrencisi olduğumda Fenebahçeliliğim yanında, yakın bir akrabamın Gençler Birliği’nin Yönetim Kurulu’nda olması dolayısıyla Ankara takımı Gençler Birliği’ni de tutar oldum. Bir ara (1962-63) Lefkoşa Gençlik Gücü’nün Yönetim Kurulu’nda görev yaptım. Tabii ki Fenerbahçeliliğim her koşulda günümüze kadar süregeldi. Çocukluğum ve yeniyetmeliğimde fanatik bir taraftardım ama giderek fanatikliğim kalmadı.
Günümüzde Fenerbahçe maçları ile millî maçları kaçırmamaya çalışırım ama kulüpçülük yapmam, futbolu yazılarıma konu etmem. Yalnızca yıllar önce birkaç kez Futbol Federasyonumuzun KOP’la ilişkileri konusunda yazdığımı anımsıyorum.
Bunları, genelde spora, özelde futbola ilgisiz olmadığımı anlatmak için yazdım.

***      

Galatasaray ile Fenerbahçe arasında oynanacak Süper Kupa Final maçının Riyad’ta oynanmasını, ta baştan hiçbir biçimde beğenmedim ve içime sindiremedim. Gerçekten de ne alâkâ? Türkiye’yi ilgilendiren ve iki Türk takımının oynayacağı bir maç için yer mi yok? İşin içinde profesyonellik ve bol para da olsa (ki açıklamalarda iki Kulübe ek gelir sağlama amacı belirtiliyor), söz konusu Saudiler olunca, bin değil milyon kere düşünmek gerekirdi.
Neyse ki fiyasko /rezillik, iki köklü ve ezelî - ebedî rakip/karşıt kulübün ortak Atatürkçü görkemli/onurlu dik duruşuyla “mutlu son”a ulaştı. A’dan Z’ye Fenerbahçe ile Galatasaray’ınn bu görkemli/onurlu dik duruşunun, her koşulda yüzde yüz doğru olduğuna inanıyorum.

***

“Atatürk” ve O’nunla ilgili tüm kavramlar, Kıbrıs Türkleri için onur ve saygı duyulan, kimliğinin mayası ile sosyo-politik yapısında belirleyici yeri olan “değerler”dir. Bu değerler, Kıbrıs Türk kimliğini oluşturan etkenlerin başında gelir.  İngiliz Sömürge Yönetimi’nin tüm engellemelerine karşın,  kimliğini “Müslüman cemaat” olmanın ötesine taşıyan, günümüze kadar yok olmamak için varını yoğunu ortaya koyarak silahlı direniş dahil her türlü direnişi besleyen ruhu, inancı, azmi, özveriyi, gönüllülüğü, gücü, kişiliği ve kimliği Kıbrıs Türk Halkı’na kazandıran bu etkenlerdir, Atatürk’e inanmışlıktır. Bu sosyolojik bir olay olup hamasetle de, şöven ya da ırkçı milliyetçilikle de, ideolojik saplantılarla da ilgisi yoktur.
Küçük yaşımdan beri her Kıbrıs Türkü gibi ben de Atatürk sevgisi/Atatürkçü görüşlerle beslendim. Aktif siyaset yaşamımda da, Atatürkçülük, ulusalcılık, hukuksallık ve demokrasiden şaşmayan özgürlükçü sosyal demokrat bir duruşum oldu.
Atatürk’ün kendisi de bilimin kendi söylediklerinin önüne geçtiğini söyler yani hiç kuşkusuz Atatürk bir “insan” olarak eleştirilebilir ama sırf “Atatürk” olduğu için siyasal ya da ideolojik saplantılarla değil! 
Yani sözün özü ve kısası, “konu Atatürk’se ise gerisi teferruattır.”