Daha kısa süre önce (31 Mart 2017 tarihli Cyprus Mail - http://cyprus-mail.com/2017/03/31/let-gas-19-years-gone/), Kıbrıs Rum siyasetinin önemli isimlerinden eski bakan Nicos Rolandis, Kıbrıs Sorunu’nun potansiyel bombalarından doğal gazın öyküsünü anlatmış, konunun 1980’den beri gündemde olduğunu, bazı ABD şirketleriyle bu konuda görüşmeler yapıldığını, BM’nin konunun ileriye götürmemesini tavsiye ettiğini, buna karşın o zaman Rum Yönetimi Başkanı olan Cleridis’in ona “devam et” dediğini ve sonraki süreci anlatmıştı. 
Yani konu o zamandan beri uluslararası arenanın gündemindeydi. Hem Rum tarafı, hem uluslararası camia, konunun  Türk tarafı ile olan bağlantısının ayırımındaydı ve her adımda Türk tepkisi beklenmekteydi. Buna karşın bu tepki ortaya çıkmadı ve süreç adım adım bugüne kadar getirildi. 
Açıkçası Türk tarafı bu konuda uzun süreli bir kış uykusundaydı. Ama neyse ki uzun kış uykusundan sonra yakın tarihlerde bu konuda “taraf” olduğunu gösteren filli adımlar attı. Hatta bir ara görüşme süreci sırf bu yüzden koptu da! 
Sayın Akıncı’nın gelmesinden sonra görüşme süreci yeniden başlarken doğal gaz konusunun tırmandırmaması konusunda karşılıklı anlayıştan söz ediliyordu ama Rum tarafı konuyu adım adım ileri götürdü. Enosis Plebisiti bombasıyla görüşme masasını havaya uçurduktan sonra da konuyu tırmandırdı. Daha da önemlisi, Enosis Plebisiti konusu göstermelik bir önlemle çözümlenip de görüşme sürecinin süregitmesiyle bile tırmandırma durdurulmadı.
MEHTER MARŞI İLE MESAJ DOĞAÇLAMA MI, BİLİNÇLİ BİR POLİTİKA MI?
Son olarak, Rum tarafının, Karpas açıklarında seyreden Barbaros’a gönderdiği mesaj, olayı tırmandıran bir  tahrikten başka şey değildi. Durum böyle iken, olayı sürekli olarak tırmandıranın Rum tarafı olduğu unutularak; Barbaros’un Mehter Marşı ile karşılık vermesi, bir anda gündemin başına oturtuldu. 
Başka bir deyişle sorunu 1980’den beri tırmandıranların yaptıkları ve olayı getirdikleri aşama unutularak, Barbaros’un Mehter Marşı ile yanıt vermesi savaş tamtamı oldu. 
Elbette ki Barbaros, Rum tahrikine usturuplu ama oturaklı bir yanıt vermeliydi. Olmadı. 
Yanıtın böyle verilmesinin iki olasılığı vardır. 
İlk olasılığa göre emir komuta zinciri dışında, o anın tepkisiyle Mehter Marşı’na başvuruldu. 
İkinci olasılık olarak eylem, doğaçlama değil de belirlenmiş bilinçli bir politikanın ürünü olarak ve emir komuta zinciri içinde yapıldı.
Her iki durumda da, bunu bilebilecek ya da olay gerçekleştirildikten sonra öğrenebilecek durumda olanların konuyu gündeme taşıması, yadırgatıcı olmanın ötesinde düşündürücüdür ve Türk tarafında müthiş bir kopukluğu işaret eder. 
Burada kastettiğim kopukluk, Cumhurbaşkanlığı ile hükümet arasındaki kopukluk değil! Onlar arasındaki derin uçurumu Mısır’daki sağır sultan bile duydu. 
Sözkonusu olan KKTC ile Türkiye arasındaki kopukluktur.
Üstelik derin diplomasinin, görüşme sürecinin çöküşe doğru gittiği ve Rum tarafının doğal gaz konusunu tırmandırmakta oluşunun kontrollü bir sıcak çatışmaya gidebileceği ve bunun Kıbrıs çözümü için “fırsat” olacağı hesabını yapmakta olduğunun medyaya yansımaları var.  
Ayyuka çıkan, Suriye dramının Katar doğal gazını batıya aktarmak için derin diplomasi tarafından planlandığı yönündeki değerlendirmeler gibi!
Ayrıca bir diplomatın dediği gibi, Rum tarafının sorunu getirdiği aşama karşısında, Türk tarafı bir şey yapmaya mecburdu.
Hem be kardeşim size mi düşer Barbaros bir hata yaptıysa bunu dümbür düdük etmek, kendi bildiğiniz dalı kesmek!
Ayrıca siyaset kurumunun ötekileştirmelerdeki geleneksel “Rum tarafına koz verme” söylemine göre, bu konuyu dümbür düdük edenler Rum tarafına koz mu vermiş oluyor?     
SÖZÜN KISASI
Sağı, solu, ortası, hatta sivil toplumu ve medyası ile bizim siyaset kurumumuzun iyi becerdiği iş, ötekileme, ötekileştirme, itibarsızlaştırma ve tabii ki popülizm, birilerine hoş görünme, “nabza göre şerbet verme!” Siyaset kurumumuz, bu konularda uzman! Bunun için önemli nedenler de gerekmez. Genellikle incir çekirdeğini doldurmayan nedenler yeter de artar bile!
Yine öyle oldu. 
Konu zaten dallı budaklı! Daha da dallandırıp budaklamaya gerek yok! Kısacası ben, eğer Barbaros’un Mehter Marşı tepkisi, o anda doğaçlama olarak verilmişse bunun hoş olmadığına inanıyorum. Yok eğer tepki planlanmış bilinçli bir politikanın yansımasıysa buna saygı duyarım. 
Her iki durumda da Rum tahrikleri göz ardı edilerek, Mehter Marşı dinletilmesinin savaş tamtamı olarak nitelenmesini ve konunun siyaset kurumunun tepesinde fırtılanar yaratmasını, popülizmden öte anlamdıramıyorum.