YOLCULUK BAŞLADI LONDRA’DAN
Sene 1964 Ocak ayının 16 sı idi galiba. Soğük karlı sisli bir Londra gecesi... BBC den ITV den durmadan Kıbrısta Xmas arifesinde Makariosun Kıbrısılı Türkleri imha planı gereği gerçekleştirdiği saldırıların akibetini dinliyorduk. O gece SAYIN RAUF RAİF DENKTAŞ BEYEFENDİ bizim D’arblay St. (Oxford St. Hemen arkasında) Kıbrıs Türk Cemiyetine teşrif edeceklerdi. Haber rüzgardan etkilenen bir yangın gibi Londraya, Hatta İngilterenin en üçra köşesine kadar yayıldı. Dernek binası doldu taştı, merdiven ayakları dahi yetmedi, dışarda çok büyük bir kalabalık oluştu... Alkışlarla YA TAKSİM YA ÖLÜM nidaları ile Denktaş Bey kürsüye geldi. ..
Sevgili LONDRALILAR sizlere maalesef iyi haberler veremiyeceğim. Lefkoşa tam anlamıyle abluka altında... Küçük Kaymaklı düştü... Hüseyin Ruso ve bazı arkadaşları şehit oldu... Birçok köyümüzden hiçbir haber alınamıyor... VATAN ELDEN GİDİYOR...
(Birden kahrolsun gavur nidaları yüksedi) Denktaş Bey devam etti... İşte bu ahvalde yanıp tutuşan Kıbrıs Türk Halkına sizlerin maddi manevi yardımı çok önemlidir. Ne Rum mezaliminden kaçan göçmenleri giydirecek elbisemiz nede onları doyuracak yiyeceğimiz var. Acil Kıbrıs Türkünün yardıma ihtiyacı var. İçinizdeki gençlere büyük görevler düşüyor, Vatanı korumak, haklarımızı Rumlara kaptırmamak için ben Birleşmiş Milletlere gidiyorum. Sizlerinde Namus ve Şerefinizi korumak için her fedakarlığı yapacağnızdan eminim. Biz bu yolda, (gözleri dolan) birgün ölürsek diyen DENKTAŞ hıçkırıklara boğuldu. Salon birden alevlendi... (YA YA ŞA ŞA DENKTAŞ , DENKTAŞ ÇOK YAŞA ) sesleri, dışarda trafik akışını bile durdurmuş. Ancak VATAN SAĞ OLSUN diyerek konuşmasını bitirebildi.
‘YATTIĞI YER NUR MEKANI CENNET OLSUN ‘ ALLAH GANİ GANİ RAHMET EYLESİN...
YA TAKSİM YA ÖLÜM diye acılarnı susturmak isteyen feryatlar yükseldi. Bir anda büyük plastik şeffaf poşetler, elden ele gezmeye başladı. Herkes cebindeki paranın yüklü miktarını poşetlere atarken, üzüntüden ağlayanlar, biri birine sarılanlar, küçücük bir haber umuduyla Denktaş beyin yanına koşanlar, bugün ola hiç gözümün önünden gitmedi... Bu satırları yazarken bile, ayni geceyi yine yaşadım yine gözlerim doldu... Kimler geldi kimler geçti...
Sayın Gazioğlu Dernek Başkanımızdı, onun himayesinde para ve giyecek toplanıyordu. Sayın Erdal Onurhan ,Sayın Tözün, Sayın İleri ordaki işlerle meşgul olurken biz ilk kafile olarak Rahmetli Ramadan Güneyin Başkanlığında Kıbrısa Mücahit olarak gelmek üzere Victoria Tren istasyonundan yola çıktık. Ben O zaman Üniversitede ikinci sınıftım...
KIBRIS TÜRK CEMİYETİ Ana Baba günüydü... İngilterenin her tarafından gelen Kıbrıslı Türklerin akınına uğramıştı. Herkes ailelerinden belki bir haber var, köylerinden kentlerinden yeni gelmiş birine rastlarlar diye endişeli bir ümit içinde idiler.
Biz gençler HALKIMIZIN İSTİKLALİ, ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN , HİÇ UMURSAMADAN LONDRADAN VİKTORİA TREN İSTASYONUNDAN 29 OCAK 1964 KARLA KAPLI SOĞUK BİR KIŞ GÜNÜNDE KIBRISA GÖNÜLLÜ GELMEK İÇIN YOLA ÇIKTIK.
KADİM DOSTUM RAHMETLİ RAMADAN GÜNEY BEYEFENDİ...
Bizim gurub rahmetli RAMADAN GÜNEYİN VE YARDIMCISI MEHMET’in Başkanlığında 28 kişiden oluşmuştu. O kadar çok gönüllü vardı ki onların Kıbrısa gelmesi için, hem büyük bir organizasyona , hemde finansa ihtiyaç vardı. Ancak o günlerde hiç finans sıkıntısı çekilmedi.
LONDRALILARIN YARDIMILARI 1000 E YAKIN LONDRALININ BU ADA YA GELİŞİNİ VE MUKAVEMETDE YERİNİ ALIŞINI SAĞLADI. BİZ İLK GELEN GURUBDUK. LONDRALILAR 3 ŞEHİT ve 15 YARALI VERDİ.
SİZLERİN REFAHI, İSTİKLALİ ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN...
SOĞUKLARDAN ASTIM OLANLAR, ZEBİLLİKTEN HASTALANAN BİRÇOK MÜCAHİTDEN BUGÜN KALANLAR HALA HİÇBİR TEŞEKKÜR BELGESİ BİLE ALMADI... ONLARIN FEDAKARLIKLARI HEP UNUTULDU... BU YAZIM GERÇEKLERİN, CESARETİN, VATAN SEVGİSİNİN AYNASIDIR... Türkiye’de karlar altında buz kesmişti... Ankara İstasyonuna geldiğimizde bizi Kıbrıs Türk Temsilcimiz Ertuğrul Bey karşıladı. Ordan Saman pazarındaki bir Köhne Otele yerleştirildik. Fareler cirit atıyordu, o soğukta etrafta koşuşturacak enerjiyi nerden buluyorlardı bilmiyorum. O gece ne horlamalara, nede tahta kurularının acımasızca ısırklarına aldırmadan derin bir uyku uyudum. Ertesi gün hep beraber Çankayadaki Temsilciliğmize gittik. Kimlik tesbitlerimiz yapıldı. Mustafa na mevcutdu, durumu Ramadan bey anlattı, biz dışarda bekliyorduk, hem soğuktan donmuştuk, hemde kurtlar gibi acıkmıştık. Temsilcilikten aşağı inişi indik köşede küçük bir lokanta vardı. Hemen oraya girdik, hem soğuktan kurtulmak, hemde karnımızı doyurmak için. Lokanta sahibi şaşırmıştı, bizi zorla da olsa lokantaya sıkıştırmış ancak yemeklerinin belkide yetmez olduğunu belirtmişti. Biz ne olursa yerik dedik ve oturduk. İlk önce Kuru fasulyeler geldi, sonra köfteler, salatalar, sıcak taze ekmekler ( meğer Lokantacı garsonu yandaki fırına yollamış). Tadı damağımızda kalmıştı o yemeklerin, hem karnımız doymuş, hem soğuktan kurtulmuştuk. Neşemiz yerine gelmiş şakalaşmaya başladık ki Ramadan bey hesabı istedi... hesab normaldi ama bizdeki para çıkmazdı. Herkes cebine daldı, paralar toplandı, sayılmaya başladı... Lokantacı yanımıza geldi... Hayır ola çocuklar dedi. Paranız yokmu? Yok abi var, toparlıyoruz... Siz hep KIBRISLIMISINIZ? Evet... KIBRISA SAVAŞA MI GİDİYORSUNUZ? Hep bir ağızdan evet demiştik ki LOKANTACI O BABACAN ADAM HİÇ ZAHMET ETMEYİN YEMEKLERİNİZ BENDEN... HELAL ŞEKER OLSUN... KAZANIZ MÜBAREK OLSUN... ALLAH CÜMLENİZİ KORUSUN...
BU BEKLEMEDİĞİMİZ CÖMERTLİK BİZLERİ OKADAR MEMNUN ETMİŞTİKİ BİR KEZ DAHA TÜRKİYELİLERİN O ASİL DAVRANIŞLARINA MAZHAR OLMAK BİZLERİ GURURLANDIRMIŞTI...
HEM LOKANTACIYA HEM ORDA ÇALIŞANLARA TEŞEKKÜR ETTİK, ONLAR BİZİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN BİR YOLA UĞURLARLARMIŞCASINA, GÖZ YAŞLARI İLE EL SALLARKEN, BİZDEN GURUR DUYDUKLARI YÜZLERİNDEN OKUNUYORDU.
Trenle yolculuğumuz Dover’e kadar sürdü. Ordan Sealink Ferryboat’ları ile Fransanın Calais limanına çıktık ve Trenle Paris’e geldik. Paris’de Garde Nord istasyonuna geldiğmizde TARİHDE MEŞHUR ORIENT EXPRESİ beklemeye koyulduk. Avrupa Tam anlamıyle karlar altında idi. Maceralı bir yolculuktan sonra ( şimdi burda anlatamam )İstanbula vardık
Türkiye’de karlar altında buz kesmişti... Ankara İstasyonuna geldiğimizde bizi Kıbrıs Türk Temsilcimiz Ertuğrul Bey karşıladı. Ordan Saman pazarındaki bir Köhne Otele yerleştirildik. Fareler cirit atıyordu, o soğukta etrafta koşuşturacak enerjiyi nerden buluyorlardı bilmiyorum. O gece ne horlamalara, nede tahta kurularının acımasızca ısırklarına aldırmadan derin bir uyku uyudum. Ertesi gün hep beraber Çankayadaki Temsilciliğmize gittik. Kimlik tesbitlerimiz yapıldı. Mustafa na mevcutdu, İstanbul’da Türk polisi tarafından tevkif edilmişti. Durumu Ramadan bey, Ertuğrul beye anlattı, biz dışarda bekliyorduk, hem soğuktan donmuştuk, hemde kurtlar gibi acıkmıştık. Temsilcilikten aşağı inişi indik köşede küçük bir lokanta vardı. Hemen oraya girdik, hem soğuktan kurtulmak, hemde karnımızı doyurmak için. Lokanta sahibi şaşırmıştı, bizi zorla da olsa lokantaya sıkıştırmış ancak yemeklerinin belkide yetmez olduğunu belirtmişti. Biz ne olursa yerik dedik ve oturduk. İlk önce Kuru fasulyeler geldi, sonra köfteler, salatalar, sıcak taze ekmekler ( meğer Lokantacı garsonu yandaki fırına yollamış). Tadı damağımızda kalmıştı o yemeklerin, hem karnımız doymuş, hem soğuktan kurtulmuştuk. Neşemiz yerine gelmiş şakalaşmaya başladık ki Ramadan bey hesabı istedi... hesab normaldi ama bizdeki para çıkmazdı. Herkes cebine daldı, paralar toplandı, sayılmaya başladı... Lokantacı yanımıza geldi... Hayır ola çocuklar dedi. Paranız yokmu? Yok abi var, toparlıyoruz... Siz hep KIBRISLIMISINIZ? Evet... KIBRISA SAVAŞA MI GİDİYORSUNUZ? Hep bir ağızdan evet demiştik ki LOKANTACI O BABACAN ADAM HİÇ ZAHMET ETMEYİN YEMEKLERİNİZ BENDEN... HELAL ŞEKER OLSUN... KAZANIZ MÜBAREK OLSUN... ALLAH CÜMLENİZİ KORUSUN...
BU BEKLEMEDİĞİMİZ CÖMERTLİK BİZLERİ OKADAR MEMNUN ETMİŞTİKİ BİR KEZ DAHA TÜRKİYELİLERİN O ASİL DAVRANIŞLARINA MAZHAR OLMAK BİZLERİ GURURLANDIRMIŞTI...
HEM LOKANTACIYA HEM ORDA ÇALIŞANLARA TEŞEKKÜR ETTİK, ONLAR BİZİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN BİR YOLA UĞURLARLARMIŞCASINA, GÖZ YAŞLARI İLE EL SALLARKEN, BİZDEN GURUR DUYDUKLARI YÜZLERİNDEN OKUNUYORDU.
OTOBÜSDE ÖĞRENDİK Kİ BİZİ KARŞILAMAYA TÜRKİYE BÜYÜK ELÇİSİ GELMİŞ VE BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİN ASKERLERİ BİZİ KORUMAKLA GÖREVLENDİRİLMİŞ... BU İLK VE SON OLMUŞTU. BİZDEN SONRA GELENLER ARTIK ERENKÖYE ÇIKACAKLARDI. ÇÜNKÜ MAKARİOS O GECEDEN SONRA LEFKOŞA HAVA ALANINI TÜRK UÇAKLARINA KAPATTI.
Kanlı dere köprüsünü geçtik, Wosley Barrack’sın orda Ben Türk Bayrağını en arka camdan çıkardım ve İstiklal Marşını tempo tutarak hepbir ağızdan yüksek sesle çağırmaya başladık. Dağ Başını duman almış şarkısıyle öndeki otbüsde bize eşlik ederken, şimdiki Ledra Palasın hududuna geldik. Birden Arap Cemal Lozan otobüslerinin sahibi ve ayni zamanda bizim şöförümüz, Otobüsü durdurdu . Meğer biz marşları çağırırken kan ter içinde kalmış... ((Belanızı versin, nedir yaptığınız, hepimizi öldürteceksiniz, oraları hep Rum tarafı idi) dedi. Hepimiz şoka uğradık... Peki Türk tarafı neresi idi?
İşte cevabı Girne kapısına geldiğimizde bulduk. ERTAN bizim mahalleden, Girne kapısında nöbet bekliyordu. Babasının polis kebesini giymiş iyice atkı ile boynunu sarmış, ortadan kesilmiş yarım varilin içinde yanan odunlarla kızınırken, elindeki 1918 in piyadesi ile Lefkoşayı koruyordu.
5 ŞUBAT SABAHININ BU VAHİM MANZARASI İÇİNDE OTOBÜS BİZİ SARAYA GÖTÜRDÜ... ALLAH RAHMET EYLESİN SAYIN DR. FAZIL KÜÇÜK PİJAMALARININ İÇNDE KALKTI BİZLERİ KARŞILADI. SONRADAN HANIMI ÜZERİNE ATSIN DİYE BİR BATTANİYE GETİRDİ...
(HOŞ GELDİNİZ EVLATLARIM, SİZLERİ BEKLİYORDUK. HER ELEMANA, HER ELİ SİLAH TUTAN İNSANA İHTİYACIMIZ VAR. BU VATANI KORUMAK HEPİMİZİN BOYNUNUN BORCU... ( BÜYÜK BİR ALKIŞ KOPTU)
MAALESEF KÜÇÜK KAYMAKLI DÜŞTÜ ve HÜSEYİN RUSO ŞEHİT OLDU. BANA GELMİŞTİ RUSO, SİLAH ve MÜHİMMAT İSTEMİŞTİ... ANCAK BİZDE DE YOKTU... DURUMUMUZUN ACİLİYETİ ve VEHAMETİ ANCAK TÜRKİYENİN MÜDAHALESİ İLE DÜZELTİLEBİLİR. BENİM TÜRKİYEYE GÜVENİM SONSUZDUR...
ŞİMDİ EVLERİNİZE GİDİN, YERLEŞİN VE YARIN SİZE VERİLECEK GÖREVLERİ İFA EDİN... TAM O SIRADA BENİM KADİM DOSTUM NECİP ALİ YE DÖNDÜ ve NECİP DEDİ BU DEFA ÇOK DİKKATLI OL... ARTIK OLAYLAR 1955 LERE BENZEMEZ. HEPİNİZ ALLAHA EMANET OLUNUZ... YİNE ALKIŞLAR ve ORDAN AYRILDIK.
NE MUTLU BİZE Kİ BİZLERİ EVLADI GİBİ SEVEN, HEPİMİZİ TANIYAN ,ÜZERİMİZE TİTREYEN BÖYLESİNE LİDERLERİMİZ VARDI.
SAYIN OKURLARIM BU BİR HİKAYE DEĞİL GERÇEĞİN TA KENDİSİDİR...
SAYIN DR. FAZIL KÜÇÜK’ÜN VE SAYIN RR.DENKTAŞIN HALKIMIZA VERDİĞİ HİZMETLER HİÇBİR ZAMAN UNUTULABİLECEK HİZMETLER DEĞİLDİR...YATTIKLARI YER NUR OLSUN MEKANLARI CENNET OLSUN. ALLAH GANİ GANİ O GÜNKÜ LİDERLERİMİZİ RAHMET EYLESİN.
SAĞLICAKLA KALIN.