Nerede durup da bakıyoruz?
Durup oturup baktığımız yer dünyaya hayata ve tabiata rezidansın balkonu ise başkadır gördüğümüz, Sur mahallesinden gördüklerimizden. Kıbrıs adasının Lefkoşa şehrinden bakınca gördüklerimizle Nikosiya kentinden bakınca gördüklerimizin farklılığı gibi.
Çiçek patlamasıdır karanlığa karşı
türkülerimiz
boynun vururlar
Pir Sultan ölür dirilir
kalkar geziye gelir
Deniz’dir de adı Sinan Cihan Berkin.
Meyhanede rakıyı yudumlarken beyaz peynir ve kavun eşliğinde kurulan hayaller ile beş yıldızlı otel barında yudumlanan Fransız konyağı sayesinde kurulan tezgahlar, kumpaslar aynı ya da benzer olabilir mi?
Mavi masmavi bir cıvıltıdır kuşlar
şenlik kıyamet al sarı mor
çok sesle öter doğu batı güney kuzey
Yerimiz, dünyayı bilmek anlamak ve değiştirmek ise, doğan her yeni güneşle başka görürüz. Hep sürsün bu düzen keyfime bakarım ben diyenler için yeni bir güneş doğmaz hiç, hep aynı güneştir doğan ve gün hep aynı bugün.
Uzundur yol dağ aşımı çağ aşımı
Puslu pusulu
karanlık
kar boran
kanun nizam intizam
türkü şarkıdır sesimiz
ipek ve çiçek saçlarımız
Dünde yaşamak her günü ve her günü yarın için dün eylemek elimizde.
Yan diyorum kendime
an kendi ateşinle
Dünyaya nereden baktığımıza bağlı hayat ile ilişkilerimiz.
O çocuklar ki çalıp ateşi tanrılardan yanmışlardı aşkın narına da açmışlardı yelkenleri rüzgâra karşı
Onlar adına hû
Durduğumuz yer ile bir hâl oldururuz kendimize, kendimizle birlikte gelişen evrilen bir hâl.
Halimiz gündür
gelip dünden yarına giden