Kendimizi bildik bileli, yaşantımızda ve yaşam kültürümüzde hep “Yeşil Ada” demişiz Kıbrıs için. Kış görüntüsü için diyeceğimiz yok da, yazın her tarafın susuzluktan tabir yerindeyse, biz Kıbrıslıların değimiyle susuzluktan “Grak grak” ettiğimiz bir görünüm meydana gelir.
“Asrın Projesi” olarak isimlendirilen deniz altından Kıbrıs’a borularla su taşınması rüyadan gerçeğe dönüşmüş ama bu kez de kafalarda şu soru belirmişti.
“Anadolu’nun suyu geldi de, Mesarya Ovası ne zaman yeşerecek?”
Gerçekten bu sözleri bize söyleten suya olan özlemlerimizdi. Özellikle yaz dönemlerinde Mesarya susuzluktan kırılır. Hala daha öyledir. Bu ovada hep kuru ziraat yapılır.
Zaman zaman Türkiye’nin çeşitli illerine yaptığımız seyahatlerde tarlalardan ovalardan gürül gürül akan suyla yıkanan pamur tarlaları, ayçiçekleri, sulu ziraat hareketi hep bize o özlemlerimizi hatırlatırdı.
Şayet Kıbrıs tarihinin basamaklarında dolanırsanız, siz de anımsayacaksınız Kıbrıs’ın bir zamanlar bataklık olduğunu. Hatta susuzluktan Kıbrıs adasının kırıldığını. İnsanların evlerine ve bahçelerine kazdıkları kuyulardan su içtiklerini hep anımsayacaksınız. Bizim nesiller hep o kuyulu günleri anımsarlar.
Üzerinde güneş batmayan İngiliz imparatorluğu bile Kıbrıs’ın sürekli yeşermesini başaramadı. Ama Anavatan Türkiye bunu başarma noktasına geldi.
Nitekim evvelki gün KKTC devlet yetkilileri ile Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkan Yardımcısı Fuat Oktay ve Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Orman bakanı Bekir Pakdemirli’nin katılımıyla, tarım alanlarında yaşanan sulama sorununun ortadan kaldırılmasına yönelik, 227 milyon TL’lik “KKTC Sulamaları İletim Tüneli” Güzelyurt’ta törenle açıldı. 5 bin 700 metre uzunluğunda 4,2 metre çapındaki tünel, tarım arazilerinin yaklaşık yüzde 74’ünün suyla buluşmasını öngörüyor.
Bu proje bizim açlığımızı ve yeşile olan özlemlerimizi mutlaka giderecektir. Hayatın ucuzlaması, yerli üretimin daha yayın hale gelmesi ve ithalatçı değil, ihracatçı konuma gelinmesi hayal olmaktan çıkmış olacak.
İşte bunun adı “Bereket”tir.
Bu bereketle hayatımızın rengi değişecek. Uzun uzun tutacağımız Mesarya Ovası ve Karpaz uzun yolu boyunca, arklardan gürül gürül sular akıp gidecek. O tarlalarda sulu ziraatın en katmerlisini ve en kalitelisini görebileceğiz Allah’ın izniyle. O tarlalarda kuzu gibi yatan kavunları karpuzları görebileceğiz.
Geçmişte kullandığım bir söz vardır Anavatan Türkiye için.
“Anavatan sağ olsun, grak dedik ekmek verdi, gruk dedik aş verdi ve şimdi de bize su verdi. Bizler ta buralara Anavatan sayesinde gelebildik.”
Bırakın Rumlar hala çözümsüzlüğe oynasınlar. Bırakın ambargoları ile kendi egolarını tatmin etsinler. En zor günleri geride bıraktıktan sonra, şimdi güneş bir başka doğuyor ufuklardan. Hayatın renkleri daha parlak ve geleceğin tüneli görünüyor.
Sanırım öyle bir zaman gelecek ve yeni yetişmekte olan Rum nesli, bu çözümsüzlüğün hesabını kendi politikacılarından soracak.
Şayet yeni Rum neslinin içinden cesur ve mantıklı yeni siyasiler yetişir ve geleceğin, mutlaka yan yana iki eşit devlet temelinde olduğunu idrak ederlerse, işte o zaman mutlu bir Kıbrıs, Akdeniz’in kucağında hayat bulacak.
Bizler mi? Bizler, KKTC’nin cefakar ve vefakar insanları buralardayız ve hiçbir yere gitmiyoruz. Tuttuğumuz yol Anadolu’nun yoludur. Kendi vatanımızda ve kendi devletimizin bayrağında, özgürce bir hayat sürdürdüğümüz ve Dr. Küçük’ün “birlik ve beraberlik” ilkesi içinde birbirimizi kucakladığımızda biz, biz oluruz.
Kimileri ovalarımıza ve tarlalarımıza akacak suyun görüntüsünü izlerken içlerindeki “eleştirme” güdülerine karşın, gerçeklerden kaçamayacaklar ve mantık ve gerçeğe dayalı düşünceleri biçimlenecektir.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın on-line üzerinden katıldığı tünel töreni ile ilgili beyanatı çok anlamlı ve yerindeydi.
Erdoğan ne dedi bu yeni proje ve Rumların tutumu için?
“Askıda deniz geçiş sistemi ile yıllık 75 milyon metreküp suyu Anavatan’dan Yavru Vatan’a aktarmamız, Kıbrıs Türk halkının daha müreffeh bir geleceğe sahip olmasını arzulamamızdandır. Kapalı kapılar arkasında Kıbrıs Türklerinin haklarını teslim edenler, iş icraata geldiğinde maalesef hep üç maymunu oynadılar. Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün bedelini artık hiç kimse Kıbrıs Türk tarafına ödetemez. Kıbrıs’ta bir çözüm aranıyorsa, bunun ham hayaller değil, sahadaki gerçekler üzerinden inşa edilmesi şarttır.”
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın bu törendeki konuşması da çok anlamlıydı. Bakınız Tatar ne demiş o törende...
“Anavatan Türkiye ile birlikte egemen KKTC devletinin güçlenmesi, ekonomimizin ivme kazanması, üretim yapımızın daha verimli hale gelmesi ve geleceğe umutla bakabilmemiz önemlidir.”
Bu insanlar daha ne desinler, daha ne yapsınlar?
İşte gerçekler, o tünelin ucundaki ışıkta görülüyor ve bu ışıkta hayatı görüyor, umuda yelken açıyoruz.
Yine de Anavatan Türkiye’ye olan şükranlarımızı dile getirmeden edemeyeceğim, BÜYÜK TÜRKİYE...