İsmail BOZKURT

            Geçen hafta, belediyeler konusunda ilgili ve yetkililere yazdığım 15 Mart (2022) tarihli Açık Mektubu burada yayımlamıştım. Giderek işin rengi belli oluyor. Meclis’e konu ile ilgili tasarılar gönderildi. Tasarıları görme olanağım olmadı ama “temel konu” olan belediye sayısının nasıl azaltılacağı anlaşılıyor.  

            O mektupta da vurguladığım gibi, yalnız belediye sayısının azaltılmasıyla “önemli” bir iş yapılacağı sanılıyorsa, boşuna zaman harcandığını yeniden belirtmek isterim. Açık Mektup’ta da belirttiğim gibi çağdaş belediyecilik ve yaşanılabilen beldeler bağlamında düzenlemeler yapılmadan belediye sayısını azaltma yoluna gidilmesinin pek anlamı olmayacaktır. Ayrıca on beş kamu tüzelkişiliğinin kaldırılması, seçmenleri bir yana bırakın, yüzlerce insanın şu ya da bu biçimde etkileyecektir ve bu insanların kazanılmış hakları da vardır. Doğan yoğun tepkilerden, işin bu yönünün pek de derinliğine ele alınmadığı anlaşılıyor.

Meclis’e sunulan tasarıları görmedim. İçeriklerinde sayı azaltılması dışında ne olduğunu bilmediğim için bu aşamada, daha çok azaltma konusu üzerinde duracağım.  

15 BELEDİYENİN TÜZELKİŞİLİĞİNİN KALDIRILMASI

VE ONÜÇ ON ÜÇ BELEDİYE BIRAKILMASI ÖNGÖRÜLÜYOR

Anladığım kadarıyla tasarılarda on beş belediyenin tüzelkişiliklerinin kaldırılması ve on üç belediye bırakılması hedefleniyor. Bu, Sayın Başbakan’ın dillendirdiği formül! 

Özellikle Hristiyanlıkta uğursuz sayılan 13 sayısı üzerinde durulması bir rastlantı mıdır bilemem ama ilginç!

Tasarılarda “niye 13 belediye” sorusuna yanıt var mı bilemem ama “12 bucak = 12 belediye” formülüne seçenek olarak “12 bucak + 1” biçiminde zaten Sayın Başbakan olarak dillendiriliyordu.   Saptanan “13’ün,” benim Açık Mektup’la ilgililere/yetkililere önerdiğim kıstaslarla ilişkisi pek yok gibi! Benim anladığım, “kıstaslara” önem verilmeden işin kolayına kaçıldığıdır. Bu yazımda, benim dile getirdiğim kıstaslarla karşılaştırma yapacak değilim ama belirlenen 13 belediye formülünün kendi içinde bile gariplikler ve çelişkiler olduğunu belirtmem gerekir.  

“Kuzey Mesarya Belediyesi”nden söz ediliyor ama öngörülen belediye sınırları Mesarya ile hiç ilişiği olmayan Beşparmak eteklerini,” Beşparmaklar’ın bir bölümünü ve Beşparmaklar ötesi deniz kıyısını (Tatlısu’yu) da içeriyor. Yakın tarihimizle muhteşem bir direniş öyküsünü anımsatan, KKTC’nin Ercan’a alternatif ikinci havalimanına da adını veren “Geçitkale” adının suyu mu çıktı?

Yenierenköy ile Dipkarpas, nedense “Yeni Karpas” oluyor. Niye “yeni”? Ayrıca adı bize yakın tarihimizin başka bir aşamasını ve başka bir muhteşem direniş öyküsünü çağrıştıran “Yenierenköy” adının da mı suyu çıktı?

 Küçük bir coğrafyamız,  sosyoekonomik ve sosyokültürel bakımından önemli farklılıklar olmayan, az nüfuslu ama nüfusun belli merkezlerde yoğunlaştığı bir yapımız olduğunu, belediye sayısı azaltılırken, kendi çapımız içinde yoğun nüfus barındıran ilçe merkezlerindeki belediyelerin nüfusunu artıracak uygulamalar yapmamak, yani bu belediyelerin yoğun nüfusunu daha da yoğunlaştırmamak gerektiğini savunmuştum Açık Mektubumda! Bu görüşümde ısrarcıyım. Belediye sayısının azaltılması, olabildiğince dengeli bir nüfus yapısı oluşturma olanağı veriyor. Bu olanak ısrarla kullanılmalıydı. Hedeflenen yapılanmada bu yönde göreceli bir içerik var ama bu içeriğin, ilkesel ya da kıstaslara dayandırılmadığı belli!

Gönyeli ile Alayköy’ün Lefkoşa Belediyesi’ne bağlanmaması, bana göre tam isabet! İskele Belediyesi’nin genişletilmemesi de tam isabet! Girne Belediyesi’nin Alsancak ve Lapta’ya doğru genişletilmemesi de güzel ama Girne Belediyesi, bana göre doğuda Çatalköy ve Esentepe’ye, güneydoğuda Dikmen’e doğru da genişletilmemeliydi.

Buraya kadar yazdıklarımdan, daha çok nüfus yoğunluğu yaratmamak düşüncesinin bilerek ya da bilmeyerek uygulandığı anlaşılıyor. Peki ama Gönyeli, Alsancak, Lapta ile benzer özelliklere sahip olan, üstelik sürdürülebilirliğini kanıtlayan, uluslararası bir kentler oluşumunun içinde yer alan, duyarlılık, aidiyet ve kurumsallaşması yönünde çok büyük yol kat eden Yeniboğaziçi niye Gazimağusa’ya bağlanıyor? Yeniboğaziçi’ne niye adil ve eşit davranılmıyor? Niye olumsuz anlamda ayrımcılık yapılıyor?

(Burada bir parantez açıp benim bir Mağusalı ve Mağusa sevdalısı olduğumu, Gazimağusa’yı kendi şehrim olarak çok sevdiğimi belirtmeliyim ama konu o değil! İlkeler ve kıstaslar söz konusudur.)     

SON OLARAK

Yazıma son vermeden, yerel demokrasi ve yerel yönetim anlayışımız, demokrasimiz,  anayasal düzenimiz ve hukuk sistemimiz bakımından önemli bazı konuların altını çizmeliyim:

Bu aşamada konu hakkında uzlaşma olmadığı açık seçiktir. Meclis aşamasında bu olur mu bilemem ama olması gerekir. Aslında böylesi bir konu, katılımcı bir anlayışla ve tüm paydaşların katkısıyla didik didik edilmeli, sağlanacak olabildiğince geniş uzlaşma Yasa Tasarılarına dönüşüp Meclis’e gitmeliydi. Doğan tepkilerden bunun yapılmadığı anlaşılıyor. Meclis’te de olabildiğince uzlaşmaya varılmadan kalkan ellerle sonuca varılırsa, çok tartışmalı bir yerel yönetim yapılanması ortaya çıkacağı kesin!

Belediye meclisleri tek seçim bölgesinden seçilmektedir ve bunun böyle olması gerekmektedir ancak hedeflenen yapıda, özellikle ilk seçimde tüzelkişiliği sona erdirilecek olan belediye sakinlerinden tek kişinin bile Belediye Meclisi’ne girememesi çok büyük olasılıktır. Bu bağlamda (elbette öngörülen 13 belediye esasına göre) Gönyeli Belediye Meclisi’nde Alayköy beldesinden,  Gazimağusa Belediye Meclisi’nde Yeniboğaziçi beldesinden, Girne Belediye Meclisi’nde Çatalköy ve Esentepe beldelerinden tek temsilci seçilmeyebilir. Bunun o belde halkı üzerinde yaratacağı dışlanmışlık algısını iyi hesap etmek gerekir. Bu bakımdan yalnız ilk seçimde geçerli olmak üzere aynı belediye çatısında yer alacak olan beldeler seçim bölgesi olmalı, gerekirse yine yalnız ilk seçimde geçerli olacak biçimde belediye meclisi üye sayılarının artırılması düşünülmelidir.

Belediye sayısı ben yaptım oldu zihniyetiyle azaltılmamalıdır. Söz konusu olan belediye sayısını azaltmak olduğuna göre,  bazı belediyeler kapatılacak ya da birleştirilecektir. Ne ad konursa konsun, yapılmak istenen şey, yerel demokrasi ve yerel irade ile doğrudan bağlantılıdır. Bu bakımdan son sözü, düzenlenecek halkoylamalarıyla halkın söylemesine olanak verilmelidir. 

Anayasamız belediye seçimlerinin ertelenmesine olanak vermez. Hem de doğrudan buyurucu, emredici biçimde! Ben o kuralları koyanlardan biriyim. Bu kurallar Anayasaya rastlantı olarak ya da bilmeden, bilinçsizce girmedi. Tam tersi bilerek, istenerek girdi o kurallar! Konunun tartışılır yönü bile yok!

Açık Mektubumu, Sayın milletvekillerine de dağıtması dileği ile Meclis Başkanı Sayın Zorlu Töre’ye göndermiştim. Meclis’e sunulan tasarılar için yurttaşların yirmi gün içinde görüş bildirme hakkı var. Bu yazımı da Sayın Meclis Başkanı’na göndereceğim.

Dileğim Meclis’ten olabildiğince uzlaşma sağlanan sonuç çıkmasıdır.