Kıbrıs Türk Halkı’nda, ciddi boyutta “yurttaşlık bilinçsizliği,” “bilinç bulanıklığı,” “toplumsal bellek yitimi/belleksizleşme” süreci ya da “kimlik bunalımı” yaşandığı, en yaşamsal konularda bile kafa karışıklığı, yorgunluk ve yılgınlık belirtileri ortaya çıktığı, Mısır’daki Sağır Sultan’ın bile duyduğu sır değil!
Yurttaşlık bilinçsizliği ile bilinç bulanıklığının; Kıbrıslı Türkler’de ilgisizliği, duyarsızlığı, umursamazlığı, kuralsızlığı/kurallara uyumsuzluğu, nemelazımcılığı, bencilliği, maddiyatçılığı, çıkarcılığı beslediğini çıplak gözle bile görmek ve gözlemlemek mümkündür. 
Diğer yandan, yeryüzünde yakın tarihine bizim kadar yabancılaşan ve kimlik bunalımı yaşayan başka bir halk olduğunu sanmıyorum. Öyle bir kuşak yetişiyor ki biz Kıbrıs Türkleri söz konusu olduğumuz zaman, bu adaya “gökten zembille indiğimiz” sanılabilir. 
Bu bilinçsizlik ya da bulanıklık ve yakın tarihine yabancılaşma, demokrasinin en büyük hastalığı popülizme de çanak tutmaktadır. Yurttaşlık bilinci güçlü olsaydı, popülizm bu kadar dal budak sarmazdı. 
“Toplumsal bellek yitimi” ya da “belleksizleşme”nin etkisi ve bedeli ağır olur. Geçmişinizi olduğu kadar geleceğinizi de yitirirsiniz; önünüzü görme olanağınız yok olur, en azından azalır. Belleksiz insan nasıl geçmişini unutup kişiliksizleşirse; belleksiz toplum da geçmişinden/köklerinden koparak kendine güveni, geleceğine inancını yitirir. 
Bu durumun, başka etkenlerden önce eğitim sisteminin (ya da sistemsizliğinin) sonucu olduğu kesindir. Kültür politikasızlığı; sanat ve kültür konularının değersiz sayılıp önemsenmemesi bunun bir parçasıdır. Bunun yanında, “Kıbrıs/Kıbrıslı Türk kimliği” yerine “Kıbrıslı kimliği”ni öneren düşünsel, bilimsel, sanatsal ve yazınsal akımları; bu akımların dış dinamikler tarafından desteklenip yönlendirilmesini ekleyebiliriz.
Şimdi de, Mücahitler Sitesi’nin Sağlık Bakanlığı’na devredilmesi gibi, toplumsal belleği yok sayan bir uygulama söz konusudur. 

NEDİR MÜCAHİTLER SİTESİ?
Toplumsal bellek konusunun çok değindiğim konulardan biri olduğunu, beni izleyenler iyi bilir.  Peki ama neden dur dururken balıklama bu konuya girdim yine?
Tüylerimi diken diken eden, şaşkına çeviren ve anlamlandıramadığım bir şeyler oluyor da onun için! Ne mi oluyor?
“Mücahitler Sitesi,” klinik ya da başka amaç için kullanılmak üzere Sağlık Bakanlığı’na devrediliyormuş.
Bunda ne var diye düşünebilirsiniz. Hatta iyi ya, sağlık için yeni olanaklar yaratılacak da  diyebilirsiniz. O zaman şunlara ne diyeceksiniz?
⦁Mücahitler Sitesi’nin inşaatı Mart 1967’den 1973’e kadar uzun bir süre tutmuştur.  Nedeni,  inşaat için gerekli malzemelerin sağlanmasında yaşanan zorluklardı. Rumlar,  çividen bot bağına kadar tam 37 çeşit malın Türk bölgelerine girişini yasaklamışlardı ama yasağa, sıkı denetimlere, işkenceye dönüşen aramalara rağmen, inşaat için gerekli her şey, değişik ve destansı yol ve yöntemlerle Lefkoşa’ya sokulabilmiştir. 
⦁İnşaatta mücahitlerin yanı sıra neredeyse tüm Lefkoşalılar da çalışmış; Ada çapındaki bütün sancaklar ellerindeki olanaklarla inşaata katkı yapmış; finansman, TMT’nin, Evkaf İdaresi’nin ve Anavatan Türkiye’nin katkılarıyla aktivitelerden elde edilen gelirle sağlamıştır. Yani tam bir imece söz konusu olup site, azmin, kararlılığın, inancın ve dayanışmanın destansı bir sembolüdür. 
⦁İnşaat Dr. Necdet Ünel başkanlığında bir komite eliyle yürütülmüş olup tam bir sivil – mücahit dayanışması söz konusudur. 
⦁21 Aralık 1963’te uygulanmaya konan Akritas Planı, mümkün olan en kısa zamanda, dışarıdan müdahalenin mümkün, muhtemel ya da yerinde görülmesine fırsat bırakmadan, bir iki gün içinde, Kıbrıslı Türkler’den gelecek her türlü direnişi bastırarak ortaklık hükümetini yıkmayı ve Enosis’i gerçekleştirmeyi amaçlıyordu ve başkent Lefkoşa’yı bertaraf etme önceliği vardı. Bu planı bozan TMT ve TMT’nin, 1976 yılında yeniden yapılandırılması kapsamında 1. Piyade Alay Komutanlığı’na dönüşen Lefkoşa Sancaktarlığı’nın mücahitleri idi. Bu Sancağın Karargâhı, 29 Ekim 1973 tarihinden itibaren Mücahitler Sitesi idi ve site, 1974 Barış Harekatı’na da Lefkoşa Sancak Karargahı olarak tanıklık yapmıştır. 
⦁Mücahitler Sitesi; askeri yönü yanında; spor salonu, kütüphane, tiyatro salonu ve müzesiyle bir kültür merkezi olarak da işlev görmüş, düğün ve benzeri sosyal faaliyetlere ev sahipliği de yapmıştır. 
⦁Mücahitler Sitesi bir dönem, TMT’nin Foto Film Merkezi’ne ev sahipliği yapmıştır. O dönemdeki Türk gazeteci ve fotoğrafçıların önemli bir kısmı bu atölye ile işbirliği içinde çalışmıştır. 
⦁İlk kez 25 Aralık 1963 tarihinde, Cumhurbaşkanı Muavinliği resmi ikametgâhı içerisindeki garajdan yayına başlayarak toplumun direnç kaynağı olan ve haklı davamızı dış dünyaya duyurmayı hedefleyen Bayrak Radyosu da bir süre Mücahitler Sitesi’nin alt katında faaliyet göstermiştir. 
⦁Sitenin bir bölümü, Milli Mücadele Müzesi olup, adada müze binası olarak yapılıp kullanılan ilk ve tek yapı özelliğine de sahiptir.
Bunlar, gelecek kuşaklara aktarılması gereken, toplum belleğini besleme nitelikli olgu ve özelliklerdir. Dolayısıyla bunları göz ardı ederek, Mücahitler Sitesi’ne devredilmesinin mantığını anlamak mümkün değildir.
Kaldı ki “tarihi” bile değilse de bir yapı, başka özellikleri dolayısıyla korunabilir. Ona değişik işlevlere kazandırılır, anlamlandırılır.  Bir örnek vereyim: 
ABD başkenti Washington’da gezip gördüğüm en ilginç yerlerden biri, eski bir torpido fabrikasından sanat merkezine dönüştürülen bina idi. İki katlı binada, onlarca sanat atölyesi ve satış yeri vardı. Resimden heykele, seramikten el sanatlarına, akla gelebilecek tüm görsel/plastik sanatların icra edildiği ve orada yaratılan/yapılan ürünlerin satışının yapıldığı, bana göre “muhteşem” bir yerdi. 
Her şeyden önce düşüncesine/felsefesine bayılmıştım: Bir silah fabrikasını sanat merkezi haline getirmek kadar anlamlı bir şey olamazdı. 
Bizde de böyle bir anlayışa/felsefeye gerek olduğun için bunu anlattım. 
SON BİRKAÇ SÖZ
Mücahitler Sitesi Sağlık Bakanlığı’na verilse bile Milli Mücadele Müzesi orada kalabilir denebilir. 
Klinik ya da başka bir şey ve Milli Mücadele Müzesi’ni yan yana düşünün! Mantığınız alıyor mu bunu? Ya da böyle bir ikili nasıl bir algı yaratır, lütfen düşünün!
Milli Mücadele Müzesi
Bu aşamada bir hususu önemle vurgulamak isterim: Konu toplum belleği bakımından simgesel değeri olan, bu simgesel değer ve algı (bugüne kadar yeterince) yaratılmış olmasa bile, potansiyel olarak simgesellik taşıyan bir binanın, bunun dışında bir amaç için kullanılmasıdır. Yoksa eğer bu simgesellik konusu olmasaydı, elbette ki Sağlık benim de ilk tercihim olurdu.
Oysaki sorun o değil!
Öyle yapılar vardır ki, toplumların hafızalarında, ülkelerin geçmişlerinde farklı açılardan özel öneme sahiptirler. 
İstanbul/Şişli’de Atatürk Müzesi olarak hizmet veren ve Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmadan önceki altı aylık süreçte, Türk Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’nin düşünsel hazırlığını yaptığı yer gibi! 
Daha da büyük bir örnek olarak, Ankara Ulus’taki eski “Türkiye Büyük Millet Meclisi” binası gibi!
İstanbul/Şişli’de Atatürk Müzesi olarak kullanılan bina, eski Türkiye Büyük Millet Meclisi ya da Mücahitler Sitesi; klinik ya da başka amaçla kullanılmak üzere Türkiye Sağlık Bakanlığı’na devredilse ne düşünürsünüz?  
Buna belki bazıları burun kıvıracak ama Şişli’deki evle “Türkiye Büyük Millet Meclisi” binası simgesel anlamda ne ise, Lefkoşa’daki Mücahitler Sitesi de odur. Şişli’deki ev ve Türkiye Büyük Millet Meclisi binası nasıl bir dönemin tanığı ise, Lefkoşa’daki Mücahitler Sitesi de bir dönemin tanığıdır. 
Bu niteliğine uygun olarak Mücahitler Sitesi, yalnız ve ancak toplumsal belleğin simgesi olmayı sürdürecek işlevlere ev sahipliği yapmalı! Bu bağlamda:
⦁Milli Mücadele Müzesi “tarih” ya da “ulusal müze” konsepti ile genişletilerek/geliştirilerek Kıbrıs Türk Halkı’nın tarihini her yönüyle (sanat, edebiyat, bilim, kültür ve benzeri) yansıtabilir. Yukarıda saydığımız, sitenin yapımı, işlevleri ve tarihinin yansıtılması bile, müzeye çok farklı anlamlar ve zenginlik kazandırır.
⦁Konsepte uygun kütüphane, arşiv ve araştırma merkezi kurulabilir.  
⦁Yine konsepte uygun site, kültür merkezi, tiyatro, sinema olabilir; sosyal ve kültürel etkinliklere ev sahipliği yapabilir.
⦁Konsepte uygun olarak derneklere ev sahipliği yapabilir.    
 
  Sözün kısası, Mücahitler Sitesi, toplumsal belleğin simgelerinden biri olma özelliğini sürdürmelidir ve bunu sürdürürken toplumsal belleği beslemelidir.
Mücahitler Sitesi’nin toplumsal bellek niteliğini ve simgeselliğini buharlaştırmanın vebali çok ağır olacaktır. Umarım bu işin içinde olanlar bunun ayırımındadırlar.