Birleşmiş Milletler’in yayınladığı “2013 Mutluluk Raporu”nda hayli ilginç ve ilginç olduğu kadar da gerçek malzemeler vardır.  Bu konuda bazı araştırmacıların derinliğine uzun uzun irdelemeler ve yorumları vardır.  Savaş yaşanan bir dünyada mutluluktan bahsetmek ve evrensellik içinde bunu insanların önüne koymak hayli ilginçtir.

Nitekim Birleşmiş Milletler’in “2013O Mutluluk Raporu üzerine ben yazmak ve “Mutluluğun resmini” çizmek istedim, çizebildiğimce.  Lakin esas yazıma geçmeden şu soruyu sormak istiyorum okurlarıma.

Kaçımızın haberi vardır her yıl Birleşmiş Milletler tarafından “Mutluluk Raporu” hazırlandığından.  Veya kaç ülkede “Mutluluk Birimi” hatta “Mutluluk araştırma merkezi” vardır bilir miyiz? Sanırım pek çok insan bu konuda sınıfta kalmıştır.

Bu raporda bütün dünya ülkelerinin hayat gerçeklerinden hareketle ve insanlar arasında yapılan anketlerle ortaya çıkan veriler değerlendirilmiş ve ülkelerin “Mutluluk listesi”ndeki yerleri belirlenmiştir.  Çıkan sonuca göre Danimarka birinci mutlu ülkeymiş.  Onu diğer İskandinav ülkeleri İsveç, Norveç ve Finlandiya takip ediyor.

Oralarda alınan vergi oranı, gelirin %50’sini içeriyor.  İskandinav ülkelerinde yapılan anketlerde sormuşlar.

“Siz vatandaş olarak bu yüksek vergilerden mutsuz ve şikayetçi miziniz?”

Çıkan sonuç hayli ilginçtir.

“Hayır biz şikayetçi değiliz.  Bilakis çok mutluyuz”
demişler.

Bu işin köküne inecek olursak, insanların birbirine olan güveni ve karşılıklı saygısı olduğunu görürüz.  Mesela bu ülkelerde bir deneme yapmışlar güveni test etmek için.  İçi fıstık gibi  para dolu cüzdanları sokaklara atıp, içine de kimlik koymuşlar sırf vatandaşın dürüstlüğünü ölçmek için ve hangi ülkede o cüzdanları bulmuşlarsa, götürüp sahiplerine teslim etmişler.

Daha da önemlisi, temelde bu ülke insanlarının sosyal güvenliği tam ve mükemmel sağlanıyor.  Rapora göre mutluluğun en belirleyici kriterleri demokrasi, özgürlük, güven, sosyal güvence, sivil toplum ve ortamdır.

Birleşmiş Milletler Örgütü bu araştırmayı tam 156 ülke üzerinde yapmış.  Ve böyle bir rapora biz “Kuzey Kıbrıs” olarak da girmişiz.  En azından bu dünyada bir Kuzey Kıbrıs’ın varlığını tescil etmiş oldular.  Sıralamaya bakacak olursak Kuzey Kıbrıs 69’ncu, Güney Kıbrıs da 34’ncü sırada yer almış.  Türkiye bizden daha da gerilerdeymiş.  Yani 77’nci sırada.  Yunanistan’ı bilmem ama herhalde onlar da Türkiye’den sonra gelir veya birkaç basamak önde.

Bu mutluluk listesinin en altında ise Bulgaristan geliyor.  Ne kadar ilginç değil mi?
Sanırım Birleşmiş Milletler ve çok gelişmiş ülkeler “Mutluluğun resmini” bizden daha bir farklı şekilde çizerler.  Tabii ki mutluluğu gölgeleyen pek çok unsurlar vardır insan hayatında.  Doğal afetler, depremler, seller, savaşlar ve daha nice doğa olayları, anarşi, iç savaş ve boşu boşuna ölen insanlar ve büyük göçler.

Raporun diğer maddesi ise, işsizlikle ilgili.  İşsizliğin, mutluluğa düşürdüğü en kalın gölge olduğunu vurguluyor ilgililer.  Cebinde parası olmayan, evine ekmek götüremeyen, çocuğunu okutamayan, evlendiremeyen bir babanın mutlu olması mümkün mü?  Mümkün değil.

Mutluluğun değerlendirmesi yapılırken, bireyin sosyo kültürel yapısı da dikkate alınmalıydı bence.  Çünkü insanların günlük yaşamları, kendi doğup büyüdükleri, örf ve adetleri ile var oldukları durumu ile bağlantılıdır.  İnançlar ve vecibeler de bu mutluluğun ve kütlürel yaşamın bir başka parçasıdır.
Sizi bilmem ama ben bir başka gözle bakıyorum mutluluğa.  Elbette ki para mutluluğun bir parçasıdır.  Elbette sosyal haklar insanları mutlu eder. Ya yaşadığınız ülke?

Üç yıl önce gazeteci grubuyla Stockholm’a gitmiştim.  Mevsim kıştı.  Güneş diye bir şey görmemiştik bir hafta boyunca.  Soğuk iliklerimize işlemişti.  Gerçekleri söylemek gerekirse, çevre ve kent güzelliği, sokaklardaki anıtlar muhteşemdi.  İnsanların yüzleri bembeyaz ve güzel giyimliydiler.  Ama onlar mutluymuşlar.  Ve biz o bir hafta içinde o buzdan ülkede mutlu olamadık.

İskandinav ülke insanları mutludurlar çünkü, onlar o topraklarda doğdular, o ülkenin gerçekleriyle büyüdüler ve o kültürle donandılar.  İskandinav ülkelerinin insanları yaz tatillerinde nasıl da Akdeniz’in mavisine ve denizine hayrandırlar?  Nasıl da o sıcak kumlara yayılıp baygın baygın yatarlar.  Oralardan gelen bir turiste sorsanız “Tatiliniz ne kadar süredir” diye, size “Keşke altı ay olsa bu sıcak ülkede tatilimizin süresi” der.

Birleşmiş Milletler’in mutluluk tablosunda buna değinildi mi bilmiyorum.  Ama Türkiye insanına, Anadolu’nun bakir topraklarında çift süren köylüsüne, başına çember bağlamış, nakışlı şalvarlar giymiş o masum ve tertemiz insanlara sorsanız “Mutlu musunuz” diye, onlar size; “Biz buralarda çok mutluyuz.  Şakır şakır dağlardan inen buz gibi sularımız, ellerimizle sağdığımız ineklerimiz ve koyunlarımız, peynirlerimiz, doğal otlarımız ve kendi dünyamızdaki mutluluğumuz” diyecekler.

Tabii ki Birleşmiş Milletler’in kriterlerine göre biz veya Anavatan Türkiye alt sıralarda olacağız.  Çünkü uzun bir yoldan gelerek kendimize yeni dünyalar kurduk ve bu dünyada var olmaya çalışıyoruz.  Biz de kendi anlamımızda ve kendi gerçeğimizde mutluyuz.  Savaşları görsek de geleceğe umutla bakıyoruz.

İşte size mutluluğun resmi, sevgili okurlarım...