Büyük dedesi, dedesi, babası, kendisi, oğlu ve torunu sorun çıkmasın, bitsin diye gerilimde, hatta sıcak savaşta ateşkeste yaşayan insanlarız.

Bu nedenle Kıbrıs Türk kadını en hızlı yıpranan kadınıdır dünyanın. Öyle ki dedem sağsalim dönecek mi endişesi, sırasıyla babam sağsalim dönecek mi, abim sağ salim dönecek mi, sevgilim, nişanlım, eşim?.. Oğlum ve torunum sağsalim dönecek mi korkusu kemirdi içini kadının.

Devletlerin siyasi tarihini inceleyince görürüz ki, millet üzre inşa etmek için uzun ve zorlu mücadeleler verilmiştir.

İş Kıbrıs’a geldiğinde kendilerini Türk ve Elen milletlerinin ayrı düşmüş toplulukları olarak ifade eden iki ayrı topluluğun (Elenler ve Türkler) tarihlerinin hiçbir evresinde ortak bir çatı altında bir devlet kurmak gibi bir dertleri olmamış ve fakat her iki milli topluluk da kendilerince ‘’anavatan’’ olarak niteledikleri Türkiye’ye ve Yunanistan’a bağlanmak gibi bir dertleri olmuştur.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünyayı sarsan sömürgecilik karşıtı mücadeleler Kıbrıs Adası'nda da kendini göstermiş ve Kıbrıs’ta yaşayan halklar, İngiliz sömürge idaresinden kurtularak anavatanları ile bütünleşmeye yönelik bir bağımsızlık mücadelesi başlatmışlardır.

Nüfusu daha fazla olan Kıbrıs Elenlerinin bu mücadelesi dünyaya daha iyi duyurulurken, Kıbrıs Türkleri, bir yandan sömürgeci yönetime diğer yandan da olası bir tehlike olarak, yabancı bir devlete (Yunanistan’a) bağlanma korkusu ile yaşamak zorunda kalmıştır.

Bağımsız ve demokratik bir devlette ortak bir sistematiği kurmak gibi bir derdin halkların ikisinde de olmaması, Kıbrıs Cumhuriyeti devletinin hastalıkl ,neredeyse devlet değil SORUN olarak kurulması neticesini vermiştir.

Kıbrıs Adası'nda halkların bir yandan İngiliz sömürge yönetimine, bir yandan da birbirlerine karşı sürdürdükleri mücadele, hal böyle olunca dünyayı kasıp kavuran bağımsızlık kavgalarından farklı bir mecra izlemiş ve halkların bağımsızlık değil ’anavatanlarına’’ bağlanmak istemeleriyle anavatanlarının ‘’garantör ‘’ olacağı garip bir bağımsız devlet olarak Kıbrıs Cumhuriyeti ile sonlanmıştır.

Ne ki; bu sonlanma, halkların arasında daha da şiddetli bir gerilimin ve hatta savaşın tetikleyicisi olmuştur.

Sadece 3 yıl 4 ay, o da gergin ortamda süren çatışmasızlık ve fakat çatışmaya hazırlık dönemi 21 aralık 1963’de sona ermiş ve halklar arası sıcak savaş başlamıştır.

Ortak egemenlikli olarak kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti 1963 yılında, EGEMENLİĞİN paylaşılmasından ve/veya paylaşılamamasından doğan savaşın kurbanı olmuş ve her iki halk 1963’ten bu güne, defalarca görüşme süreci başlatmalarına karşın hiçbir süreci anlaşma ile sonlandıramışlardır.

Olumlu sonuç olarak var sayılan KIBRIS CUMHURİYETİ sorunun ta kendisi olduğundan, ne yazıktır ki görülebilir bir süre içerisinde Kıbrıs Adası'nda anlaşma ve barış olasılık dahilinde değildir