Özellikle son çeyrek yüzyılda, yeterli olmamakla birlikte, yakın tarihimizle varoluş savaşımımız ve TMT konusunda giderek yoğunlaşan çalışma ve araştırmaların, anlarını yayımlayanların ve yayına dönüşen akademik çalışmaların sayısında artış vardır. Bu çalışmaların biri şu anda masamda, elimin altındadır: Dr. Mete Özsezer’in, üst başlığı “TMT’nin Kamufle Edilmiş Arşivlerinden İlk Kez Yayınlanan Belgelerle “TEŞKİLAT” adlı eseri!
Beş bölümden oluşan 414 sayfalık koca bir kitap! Sayın Mete Özsezer’in, “Kıbrıs Türk araştırma alanına önemli katkı sağlayan kıymetli büyüğüm Sn. İsmail Bozkurt’a saygıyla” hitabıyla imzaladığı kitabı, -sağ olsun- Bülent Fevzioğlu tarafından evime getirildi.
***
Halk arasında “Teşkilat” olarak bilinen Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT), yeraltında çalışan gizli bir örgüt olarak kuruldu. Mensupları, gizliliği korumak/uygulamak’la yükümlü ve “yeminli” idi. Gerçi 21 Aralık 1963’te Rum saldırıları başlayınca TMT açığa çıktı ve açıktan mücadele etti ama üyelerin “yemini” kalkmadı. Kalkmayınca savaşımın/direnişin ana unsurları yıllarca konuşmadı ve yazmadı. Konu ile ilgili doğru dürüst ve savaşımı yansıtan yeterli çalışma ve yayın yapılamadı. Eğitim sistemimiz de asli görevini yapmayınca Kıbrıs Türkleri “toplumsal bellek”ten yoksun duruma geldi. TMT de bu “toplumsal bellek yoksunluğundan”/“toplumsal belleksizleştirilme” sürecinden nasibini aldı ve öyle bir duruma geldi ki TMT’ye saldırmak, prim kazandıran popülist yaklaşımlara dönüştü. Varoluş Savaşımımım ana aktörü TMT’yi “olumsuzluklar” ya da ideolojk/politik saplantılar temelinde, yani peşin hükümle, “çalınacak minarenin kılıfı” hazırlanarak yazanlar oldu. Tüm kötülükleri TMT’ye yakıştırdılar. Hep savunmada/direnmede olan, tek bir kitlesel/örgütsel saldırgan eylemi olmayan TMT’yi her şeyin suçlusu gösterdiler. Neredeyse EOKA’yı aklayıp TMT’yi Kıbıs’taki tüm kötülüklerin sorumlusu ilan edecekler! (Hala daha yazanlar var.) Atatürk’ün tarih için söyledikleri gerçekleştirildi böylece: Tarih yazanlar yapana sadık kalmadı ve yaşananlar bizi şaşırtacak bir niteliğe büründürüldü.
***
Her yapılanma, her örgüt bir güç demektir. Hele yapılanma/örgüt, gizli/yeraltında ise, daha da büyük/mutlak güç demektir. Üstelik, kaba kuvvete, şiddete yönelmek de gizliliğin doğasında vardır.
Devletten siyasal partiye, kurumdan devlet dairesine, sendikadan çevre girişimlerine, spor kulübünden sosyal amaçlı kuruluşlara kadar, istisnasız her örgütte/yapılanmada, “gücü/yetkiyi/görevi” kötüye kullanma eğilimi her zaman (potansiyel olarak) var olmuştur. İnsan olan her yerde var olmuştur. İnsanın doğasından kaynaklanan bir eğilimdir bu!
Konu insan olduğuna göre, doğal olarak gizli örgütlerde de, “gücü/yetkiyi/görevi” kötüye üye kullanma potansiyeli olmaktadır. Üstelik bu eğilimde olanlar için gizlilik avantajdır.
Devleti yönetiminde olan bir kişi, bir kamu görevlisi, bir parti yöneticisi, bir sendika ya da dernek yöneticisi nasıl gücünü/yetkisini/görevini kötüye kullanabiliyorsa; bir gizli örgüt yöneticisi/mensubu da kullanabilir. TMT’de de gücü/yetkiyi/görevi kötüye kullanarak “kötü” iş yapanlar ne yazık ki olmuştur. Bu kötü örnekler toplumca biliniyor ve bu bilinenler konuşuluyor. Bunu yadsımak kimseye yarar kazandırmaz ancak bazı kişiler güçlerini/yetkilerini/görevlerini kötüye kullandı diye TMT’yi kurumsal bağlamda, bir bütün olarak suçlayıp kötülemek, tümden “tu kaka” yapmak büyük haksızlıktır. Canları avuçlarında, inançla, özveri ile yıllarca direnen, içlerinde benim ve benim gibilerin bulunduğu bir sürü onurlu insana büyük haksızlıktır.
Kim ne derse desin, ENOSİS karabasanını engelleyen etkenlerin başında TMT gelir. Bizim, Kıbrıs Türkleri ya da Kıbrıslı Türkler olarak bugün geldiğimiz aşamada TMT’nin yadsınamaz yeri vardır. TMT, tarihimizin bir parçasıdır. Utanılacak değil, onur duyulacak bir direniş savaşıdır bizimki!
Bu bakımdan toplumsal belleğe kazınmalıdır. Yıllardır belleksizleştirilen topluma, bu bellek kazandırılmalıdır. Bu bellek, kin, öç, düşmanlık anlamında olmamalı, ancak geçmişi unutturmamalıdır. Atatürk’ün “yurtta barış, cihanda barış” ilkesi ile Churchill’e atfedilen “ne kadar uzağı (ya da önünüzü) görmek isterseniz o kadar geriye gideceksiniz” sözü bu belleğin yol göstericisi olmalıdır.
***
Mete Özsezer’in kitabını ele almışken, uzun uzun TMT ile varoluş savaşımımıza dalmak çelişki gibi görülebilir ama öyle değil çünkü tüm yazdıklarım onun kitabının içeriği için açıklayıcı nitelik taşır. Dr. Mete Özsezer, “TEŞKİLAT”ı ile, yazıma başlarken değindiğim, özellikle son çeyrek asırda, yakın tarihimizle varoluş savaşımımız ve TMT konusunda gerçekten akademik çalışma yapanlar arasında yerini aldı. Özsezer’in tarih yazımını belgelerle, akademik kurallara göre gerçekleştirdiğini vurgulamakla yetinerek, kitabının içeriğine giremiyorum ama zaten buna bu yazıda yer kalmadı. Esasen bu aşamada kitaba yalnızca bir göz attım ve genel hatlarıyla kitabı tanıtmak istedim. Daha ileride başka bir yazıda, içeriğini de değerlendirebilirim.
Mehmet Özsezer’e teşekkürler. Onu yürekten kutlar ve benzer çalışmalarının ardının gelmesini dilerim.
Konu ile ilgilenenlerin okuması gereken bir kitap! İçtenlikle öneririm.
Mete Özsezer’in “Teşkilat”ı
İsmail BOZKURT
Yorumlar