İsmail BOZKURT

Bu, 2022’nin son yazısı! Herkesin yeni yılını kutlarım. 2022, insanlık için çok kötü bir yıldı. 2023, en azından 2022 kadar kötü olmasın.

Bu yılsonu yazısında iki konu ile ilgili görüşlerimi paylaşacağım. 

2022 YEREL SEÇİMLERİ

KKTC olarak bir yerel seçim süreci daha yaşadık. Kazananları kutlar, başarılar dilerim.

Uzun uzun yazmaya niyetim yok ama 25 Aralık 2022 Yerel Seçimlerinin, hem siyasî hem demokrasi tarihimize birçok yönüyle geçtiğini vurgulamam gerekir. Ayrıca bazı düşüncelerimi/saptamalarımı paylaşmak istiyorum:

1) 25 Aralık 2022 seçimlerinin dikkat çeken olumlu ve sevindirici bir yönü var: Geçmiş seçimlerde sürekli inişte olan seçime katılma oranının yükselmesi! Yaklaşık  % 70 katılım kötü sayılmaz ama daha önemli olan, bundan sonraki seçimlerde de yükseliş eğiliminin sürmesi  olacaktır.  

2) Hiçbir parti, KKTC çapında seçimin açık seçik galibi değildir.

3) Seçime belediye başkan adayı olarak katılan üç milletvekili de ciddî bir başarısızlığa uğradı. Bu başarısızlık yalnız kişilere mal edilemez, partilerin de başarısızlığı söz konusudur. Ciddî bir mesaj niteliği de var.

3) İki ana partide de yitirilen belediye başkanlıkları vardır. Siyasette, eldekini “yitirmek,” kazanılan gibi ve onun kadar güçlü bir mesaj olarak algılanmalıdır.    

4) Partilerin gücünü, belediye başkanlıklarında aldıkları oy üzerinden değerlendirmek doğru sonuç vermez. Bu konuda yapılabilecek en yaklaşık ve -sadece- bir fikir verebilecek tahmin, belediye meclisleri seçimlerindeki partilerin oy oranı “olabilir.” (Bu yazıyı kaleme alırken belediye meclisleri seçimlerinde partilerin oy oranı belli değil.)

5) Genel görünüşe baktığımızda seçmende değişim eğiliminin oldukça güçlü olduğu varsayılabilir.

6) Parti etkeni tam olarak göz ardı edilemez ama yerel seçimlerde “kişi” etkeninin önemi bu seçimde de kanıtlandı.  

ALMANYA’NIN DARBECİ IRKÇILARI KİM?

Yakın bir tarihte, Almanya’da darbe yapmaya hazırlanan çok sayıda insanın tutuklanmış olduğunu duymak çoğu insan şaşırtmış olmalı! Haksız da sayılmazlar. AB’nin “asal” ülkesi Almanya’da böyle birşey olabileceğini duymak pek olağan değil çünkü ama olmuş gerçekten! Gelin bunun öyküsünü değerli dostum Kenan Mortan’dan okuyalım:

“‘Yapılandırılmış Anarşi’ kavramı  bir çok dostumun ilgisini uyandırdı, sorular/yorumlar aldım. Yazarı Prof. Yascha Mounk’un eseri Türkçemize çevrilmiş değil. Yayıncı dostlarıma bunu iletmek isterim…

Bu hafta Almanya’da ortaya çıkarılan sağ yapılandırılmayı biraz ayıklamak istiyorum. Yaygın olarak denildiği gibi ‘ne olduğu anlaşılmayan bir oluşum mu?’

Yoksa? 

***                                                              

Almanya’da çok sayıda insanın tutuklandığı operasyon, bu ülkedeki sağ yapılanmanın boyutlarını gözler önüne serdi.

Asal örgüt, yeniden imparatorluk kurmak isteyen ‘İmparatorluk Vatandaşları’ isimli terör grubu.

Ülkedeki demokratik sistemi devirmeyi hedefleyen ‘İmparatorluk Vatandaşları’ tek bir oluşum değil. Özü, Almanta Federal Cumhuriyeti devleti ve demokratik düzenin reddine dayanıyor.

‘İmparatorluk Vatandaşları,’ Almanya İmparatorluğu’nun 1871‘deki sınırları içinde  devam ettiğini, mevcut Almanya’nın  2. Dünya Savaşı’nın galibi batılı müteffik ülkelerce yöneltiğini düşünüyorlar. Temel hedefleri, Almanya İmparatorluğunun parti ve kurumlarıyla  yeniden inşası. Grubun içinde Yahudi düşmanı düşünce (antisemitizm) egemen. Yahudi Soykırımını inkâr ediyorlar. Almanya’nın dünyada egemenlik elde etmeye çalışan Yahudilerin elindeki derin bir devlet  tarafından yöneltildiğini öne süren ‘komplo teorisi’ temel inançları.

Almanya’da bu ideolojiyi resmen benimseyen 21 bin kişi var. Tutuklananlar arasında  Alman ordusunun komando birliğinde görev yapan bir kişinin  ve  Almanya için Alternatif ( AfD)  Partisi’nden eski bir milletvekilinin  bulunması, hareketin siyaset ve ordu bağlantısını gözler önüne seriyor.            

‘Özyönetimciler’ kendilerini Almanya Federal Cumhuriyeti’nin  vatandaşı olarak görmüyor. Kendi yönetim binalarının bulunduğu arazi  egemenlik alanları. Vergi ödemeyi ya da idari cezaları ödemeyi red ediyorlar. Kendi kimlikleri ve ehliyetleri  var.

‘İmparatorluk  Vatandaşları’ içinde yer alan ‘Aykırı Düşünenler’ grubu, pandemi döneminde hükümetin önlemlerine yönelik protesto gösterileriyle  gündeme geldiler. Almanya’nın temel düzeninin red edilmesi konusunda  ‘İmparatorluk Vatandaşları’ ile örtüşüyorlar.

Pandemi 3 aşırı sağcı ırkçı grubun bir araya  getirdi, eylemlerini  artık ortak olarak düzenliyorlar. ‘Dünyada Yahudi egemenliğini oluşturmaya çalışan küresel bir elit var!’ şeklinde kurguladıkları komplo teorisi, artık daha fazla pazarlanıyor.   

Bu oluşumların Hitler’in ‘Kavgam’ adlı kitapta yer alan görüşlerle büyük oranda örtüşmesi, Almanya’da ırkçılık ve yahudi düşmanlığının köklerini göstermesiyle çok düşündürücü.

Nazizmi savaş sonrasında tarih  kitaplarında okutmayan  ve  bununla ‘yok sayan’ bir  devlet anlayışı, şimdi ektiğini biçmiyor mu?

***

         Yaşar Kemal ustamız taa 1986’da şöyle demiş: Almanlar topladıkları binlerce, yüz binlerce, milyonlarca  kişiye burada (Auschwitz) işkence etmişler, burada işçileri, Yahudileri yakmışlardır (…) Dünya için Auschwitz altından kalkılmaz bir vicdan azabı, bir insan alçaklığı anıtıdır. Auschwitz durdukça insanlığın vicdanı bir alçaklıkta, bir delilikte kanayıp  duracaktır.” 

(Kenan Mortan, 24.12.2022)

***

         Kenan Mortan dostumun anlattıkları bunlar! Benim en çok dikkatimi çeken ne biliyor musunuz? Şu soru: ‘Nazizmi savaş sonrasında tarih  kitaplarında okutmayan  ve bununla yok sayan bir devlet anlayışı, şimdi ektiğini biçmiyor mu?’ ve bu cümlenin hemen ardından gelen, Yaşar Kemal’in taa 1986’da söyledikleri: ‘Almanlar topladıkları binlerce, yüz binlerce, milyonlarca  kişiye burada (Auschwitz) işkence etmişler, burada işçileri, Yahudileri yakmışlardır (…) Dünya için Auschwitz altından kalkılmaz bir vicdan azabı, bir insan alçaklığı anıtıdır. Auschwitz durdukça insanlığın vicdanı bir alçaklıkta, bir delilikte kanayıp  duracaktır.’

İnsan anımsamadan edemiyor: Bizde de, yakın tarihte Kıbrıs Türkleri’ne yapılan saldırıların, yaşadığımız vahşetin, acıların, soykırım nitelikli toplu kıyımların ve direnişin tarih kitaplarına yansımasını istemeyen, yazılıp konuşulmasını yara kaşımak olarak gören bir anlayış söz konusu!

Ayrıca geçen hafta bu sayfada çıkan, “TARİHİMİZİ YAZMAK BİLE SORUN” başlıklı yazıma takılıyor aklım! Yakın tarihte bize yapılan insanlık dışılıkların tarih kitaplarına yansımasını istemeyen, yazılıp konuşulmasını yara kaşımak olarak gören anlayışla (ya da Nazizmi savaş sonrasında tarih  kitaplarında okutmayan/yok sayan  devlet anlayışı ile) Milli Mücadele Tarihimizi yazacak insan bulamayan KKTC Eğitim Bakanı’nımızın özde ne farkı var Tanrı aşkına? Tümünde sonuç aynı: Tarihi yansıtmamak!

Bunun bize maliyeti korkunç:

Orta eğitimde okutulacak, ders kitabı niteliğinde doğru dürüst bir Mücadele Tarihi kitabımız yok! 

Mücadeleyi verenlerin yaşadıkları, doğru dürüst kayıt altına alınmadı.

Onca üniversitemizde ne kendi öğrencilerimize, ne Türkiye’den gelen öğrencilere, ne de üçüncü ülkelerden gelen öğrencilere kendimizi, yakın tarihimizi anlatmıyoruz.

Kişilerin ulaşacağı sağlıklı, doyurucu, bilimsel ansiklopedik bilgi birikimi/depolaması yok, en azından yetersiz!

Sonuç olarak diyeceğim şu: Geçmişini bilmeyen, bu adaya neredeyse zembille indiğimizi sanacak kadar “tarih bilinçsizliği” ve KKTC yurttaşı yetiştirmeyen bir eğitim sistemi!

Sayın Mortan, tarihin bazı yönlerini yok sayan bir devlet anlayışı ektiğini mi biçiyor gibi bir soru soruyor? Bizde bal gibi biçiyor.

Birileri “kına yakabilir.”