İsmail BOZKURT

           

İnsanlık tarihine bakıldığında, iz bırakmış toplumların/devletlerin toplumsal belleği koruma ve geleceğe aktarma konusunu önemsediklerini ve bu yönde yapılanma gerçekleştirdiklerini görürüz. Müzelerin tarihi daha yakın ama yazıyı kullanmanın ardından arşiv ve kütüphanelerin ilk prototiplerinin, bu bağlamda eski Mısır, Çin, Anadolu,  Mezopotamya’da arşiv ve kütüphanelerin ilk örneklerinin ortaya çıktığını, kil tabletlerden bile arşiv oluşturulduğu biliniyor. Taşlar, kayalar üzerine işlenen mağara resimleri ile Göktürk yazıtları da, geleceğe aktarımların bir başka dışavurumudur.  İskenderiye Kütüphanesi gibi, M.Ö. üçüncü yüzyıl başlarında kurulmuş ve 150 bin cilt el yazması eserin toplandığı yönünde kaynak olan kütüphane örneği var.

Daha yakın çağlarda, devletlerin folklorik,  ansiklopedik ve tarihe yönelik çalışmalar yaparak ya da yaptırarak, bu çalışmaları yazıya geçirmeyi özendirerek ya da yaptırtarak bilgi depolaması, bir anlamda toplumsal belleğin arşivlenmesinden başka şey değildir. Tarih bağlamında,  Atatürk’ün Türk Tarih Kurumu’nu oluşturmasının temelinde de bu vardır.

***

Kıbrıs Türkleri’nin Varoluş Savaşımı, Kıbrıs’ın 1878’de İngilizler’e geçmesi ile başladı. Bu savaşım giderek devletleşme sürecine dönüştü ve sonuçta KKTC doğdu. Değişik bir anlatımla bir tarih yaşandı. Hem de yoğun bir tarih! Bu yoğun geçmişin, şimdinin, geçmiş ve gelecekle birleşimi olup tarih boyunca yaşananları harmanlayarak ben’leri bize dönüştürme işlevi taşıyan, geleceğe olduğu kadar geçmişe de ışık tutan dolu dolu bir toplumsal bellekte gelecek kuşaklara aktarılması gerekir ama ne yazık ki biz Kıbrıs Türkleri bu konuda sınıfta kaldık. Bir tek ortak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra bir Kıbrıs Türk Tarih Kurumu kuruldu ama pek varlık gösteremedi ve kurumlaşamadı.  

Daha açık bir anlatımla bu konuda KKTC’nin devlet politikası yoktur.  Tarihimiz ve efsanevi Varoluş Savaşımımız okullarımızda doğru dürüst okutulmuyor. Eğitim sistemimiz KKTC yurttaşı yetiştirmiyor. Yükseköğretim kurumlarında daha da kötü bir durum söz konusu! KKTC’de halen faaliyet yürüten 22 üniversiteden sadece ikisinde (Yakın Doğu Üniversitesi ve Lefke Avrupa Üniversitesi) Tarih Bölümü var.

Ayrıca genel kabul gören, Kıbrıs Türkleri’nin Varolma Savaşımı ile Kıbrıs Türk halkına yıllardır uygulanan insanlık dışı ve hukuk dışı uygulamaların yeteri kadar anlatılmadığı gerçeği de var. KKTC üniversitelerinde 110 bine yakın öğrenci lisans, yüksek lisans ve doktora programlarına devam etmektedir. Bu öğrencilerin % 90’nı aşan kısmını Türkiye ve üçüncü ülke yurttaşı olup uzun yıllar kaldıkları KKTC’den ayrılırken Kıbrıs Türkleri’nin yaşadıklarından bilgisizdir. Bunu doğal bir sonucu olarak, yaklaşık 400 bine yakın kişi KKTC’deki yükseköğrenimlerini tamamlamıştır ama dile getirdiklerimiz konularla ilgili nerdeyse hiç bilgileri yoktur. Kaçan balık büyük olur atasözündeki gibi kendimizi anlatabilme yolunda büyük bir fırsatın kaçırılmış olduğunu söylemek abartı olmayacaktır. Üstelik konu ben dahil her düzeyde dile getirilmiş olmasına karşın adım bile atılmamış olmasını anlamak olanaksızdır.

Yukarıda dile getirdiklerimiz, Kıbrıs Türkleri’nin savaşımının anlatılması ve farkındalık yaratılması konusundaki politika eksikliğinin somut göstergesidir.

Bu konuda bir devlet politikasının olması gereğinden ve kurumlaşmadan söz ederken resmi bir tarih yazılmasından söz etmediğimi belirtmek isterim.  Esasen bizim savaşımımız, o kadar “gerçek”tir ki onu anlatmak için resmi bir tarih yazmak gerekmez. Yeter ki gerçekler anlatılsın! Bunun da yolu özgürce bilimsel çalışmaların yapılmasından, bilimsel nesnellikten geçer.

***

Nitelikli bilimsel ve ulusal öğretim ile araştırmaları önceleyen, içinde bulunduğu coğrafyayı ve Türkiye’yi okumaya çalışan bir vizyonla çalışmalar yapan Başkent Üniversitesi Kurucusu ve Yönetim Üst Kurul Başkanı Sayın Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın bu konudaki eksikliği gidermek amacıyla vermiş olduğu direktif doğrultusunda üniversite bünyesi içinde bir Kıbrıs Türk Tarihi Araştırmaları Merkezi’nin (BÜ-KITAMER) oluşturulması, bana yukarıda anlattıklarımı anımsattı. Gelin önce bu merkezin hedeflerine bir göz atalım:

1. Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ın jeopolitik önemi ile Türkiye’nin güvenliğine ve ulusal çıkarlarına etkilerini ortaya koyacak bilimsel araştırmalar yapmak, bu amaçla ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliği imkânlarını geliştirmek.

           2. Kıbrıs Türk halkının ve Kıbrıs Adası’nın yakın tarihi hakkında araştırma yapmak ve/veya bu konuda çalışma yapmak isteyenlere destek vermek.

3. Kıbrıs gerçeklerini ve Kıbrıs Türk halkının yaşadığı tarihi süreçleri; uluslararası ilişkiler, uluslararası devletler hukuku, siyasi tarih, diplomasi süreçleri, ekonomik, sosyal (sosyolojik), insan hakları, insanbilimi (antropoloji), nüfus (demografik) yapısı gibi alanlarda yaşanan süreçleri bilimsel olarak ortaya koyan çalışmalar yapmak.

4. Kıbrıs da dâhil olmak üzere Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri konu edinen bilimsel etkinlikler düzenlemek ve/veya katılmak suretiyle Kıbrıs Türk halkına on yıllardır yapılan haksız ve hukuksuz uygulamalar ile Türkiye’nin Kıbrıs politikasının hukuki, siyasi, askeri, ekonomik esaslarını anlatmak.

5. Kıbrıs Türk halkının sosyal, kültürel, ekonomik kalkınması amacıyla projeler üretmek ve bu projelerin gerçekleşebilmesi için kamu-özel kurum ve kuruluşlarla işbirliği imkânlarını araştırmak

6.  Kıbrıs Türk halkının tarihi, kültürü, sosyal ve ekonomik durumuyla ilgili kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla Radyo/TV programları ve dijital platformlardaki etkinliklere katılmak.

7. Kıbrıs ile ilgili çalışacak araştırmacıların yararlanmasına sunmak amacıyla birinci ve/veya ikinci elden kaynakların da yer alacağı dokümantasyon merkezi oluşturmak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nde baskısı yapılan, ancak ülkemizde bulunmayan kaynakların temin edilebilmesi amacıyla KKTC’deki ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği imkânlarını araştırmak.

8. KKTC’deki kamu kurum ve kuruluşları ile karşılıklı kültürel, sosyal ve bilimsel etkinlikleri gerçekleştirmek.

9. KKTC’deki milli günler olan 15 Kasım (KKTC’nin Kuruluş Yıldönümü), 21 Aralık (Şehitleri Anma Haftası), 20 Temmuz (Barış ve Özgürlük Bayramı), 1 Ağustos (Milli/Toplumsal Direniş Bayramı), 8 Ağustos Erenköy Direniş/Destanı etkinlikleri planlamak, TV programlarına katılmak, sosyal medya hesaplarından duyuru yapmak suretiyle farkındalığı ve Kıbrıs Milli davamıza ilgiyi/ duyarlılığı arttırmak.

10. Türkiye ve KKTC’de faaliyet yürüten üniversitelerde aynı amaçla kurulmuş merkezlerle işbirliği yapmak suretiyle ortak projeler gerçekleştirmek.

11. Kıbrıs Türk Tarihi Araştırmaları Merkezi’nin sonraki yıllarda önce Kıbrıs Araştırmaları ve Uygulama Merkezi daha sonra ise Kıbrıs Tarihi Enstitüsü’ne dönüşebilmesi için idari ve teknik alt yapı hazırlıkları yapmak, gerekli çalışmaları projelendirmek ve kurumsal altyapıyı hazırlamak.

***

Kıbrıs Türkleri’nin vermiş olduğu ve dinamik yapısını hâlâ koruyan savaşımın gerek KKTC’de, gerekse Türkiye başta olmak üzere çeşitli platformlarda anlatılması ve kamuoyu ile akademik dünyada farkındalık oluşturulması büyük önem taşımaktadır.

            Kıbrıs Türk Tarihi Araştırmaları Merkezi’nin Başkent Üniversitesi bünyesinde olması,  Başkent Üniversitesi Kurucusu Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın bu girişimi ve oluşumu desteklemesi ve Merkez’in başında değerli dostum Doç. Dr. Mehmet Balyemez’in olması, bende ümit ve güven yarattı.  Hedefler arasında “Kıbrıs Türk Tarihi Araştırmaları Merkezi’nin sonraki yıllarda önce Kıbrıs Araştırmaları ve Uygulama Merkezi daha sonra ise Kıbrıs Tarihi Enstitüsü’ne dönüşebilmesi için idari ve teknik alt yapı hazırlıkları yapmak, gerekli çalışmaları projelendirmek ve kurumsal altyapıyı hazırlamak” da olmasını önemsediğimi belirtmek istiyorum.

Böyle bir Merkez’in Ankara’da kurulmuş olmasından, kişisel nedenler dahil çeşitli nedenlerle tedirginlik duyanların olması büyük olasılıktır. Benim bu gibilere söyleyeceğim şudur: “Siz niye kurmadınız ya da niye kurmuyorsunuz?”  KKTC Anayasası’nın “Bilim ve Sanat Özgürlüğü” başlıklı 25’inci maddesinde belirtildiği gibi, “Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayına ve bu alanlarda her türlü araştırma yapma hakkına sahiptir.”

            Dilerim bu oluşum KKTC’de de konu ile ilgili politika oluşturma ve kurumlaşma yönünde benzer adımlar atılmasına, KKTC üniversitelerinde de ivme kazandırma bağlamında  etkili olur.

        BÜ-KITAMER’e ve onun başındaki dostum Doç. Doktor Mehmet Balyemez’e çalışmalarında başarılar dilerim. Bütün içtenliğimle yanlarındayım.