Sayın okurlarım , ben tarihçi değilim.Ancak tarih kitaplarından ve Kıbrıs konusunda yazılan belgelerden, fetvalardan , antlaşmalrdan örneklerle bu yazımda bazı konulara açıklık getirmek istedim. Umarım birçok yanlış algıyı ve/veya algılanmak istenen konulara doğru teşhis konur.
Dönemin padişahı II. Selim’in (1566-1574) emri ile Osmanlı donanması sefer hazırlıklarını tamamlayıp Lala Mustafa Paşa komutasında, Piyale paşa ile birlikte 15 Mayıs 1570’te İstanbul’dan ayrıldı. 1 Temmuz 1570’te adaya asker çıkarmaya başlayan Türk ordusu, 22 Temmuz’da Lefkoşa’yı kuşatı ve 9 Eylül’de de ele geçirdi. 
15 Eylül 1570 tarihinde Lala Mustafa Paşa, tören ile Lefkoşa şehrine girdi. Lefkoşa'nın alınmasının ertesi günü teslim olmaları için Girne ve Baf komutanlarına haber gönderdi.  Bu kaleler savaşmadan teslim oldu. Komutanları da Venediğe iade edildiği zaman derhal infaz edildiler.
Tarih bir tekerrürdür derler ya... İşte misali 20 temmuz 1974 Türk askeri Sayın Bülent Ecevit ve Sayın Necmettin Erbakan’ın emri ile Ada’ya 4 asır sonra yine asker çıkardı ve 18 Ağustoz’da 2. Barış harekatı ile Ada’da yaşayan Türk Halkını güvenceye aldı.  
Osmanlı Donanması.
Baf, Limasol ve Larnaka kalelerinin de alınmasından sonra adanın en güçlü kalesi olan Mağusa 18 Eylül 1570’te kuşatıldı. Kış mevsiminin yaklaşması nedeniyle kaleyi ablukaya almakla yetinen Türk ordusu 1571 baharında yardımcı birliklerin de gelmesiyle, Mağusa kalesini karadan ve denizden kuşatmaya başladı. Lala Mustafa Paşa komutasındaki ordu ve Piyale Paşa komutasındaki donanma ile birlikte yaya 60,000 kişiden oluşmuştu.
 Çok  çetin savaşlardan sonra Kale Canbulat Paşa’nın Liman kapısında ki giyotini, atını sürerek, kılıcı ile kırması ile, kafası kesilen Canbulat paşa, başını yerden almış, koltuğunun altına koyarak Venedik askerleri ile savaşmaya devam etmişti. Bunu gören Venedikliler ( Bunların ölüleri bile savaşıyor) diyerek kaçışmaya başlamışlar ve teslim olmuşlardı.
 Osmanlı Ordusu, 4 Ağustos 1571'de Mağusa ‘ya girdi Mağusa Kale komutanı  Venedikli Baragadino Lala Mustafa Paşa’ya kılıcını teslim etti.  Daha önce yapılan 5 maddelik bir antlaşma gereği esirler iade edilecekti. Venedikli askerler Af dan yararlanarak geri ülkelerine gönderilecekti. Ancak Baragadino antlaşmaya uymamış ve bütün Türk esirleri, öldürtmüştü. Paşa ona ( Türk esirler ne oldu ?) diye sorunca – HEPSSİNİ ÖLDÜRTÜM- cevabını almıştı...
 Bu küstah ve alçakca yanıta, verdiği sözü bile tutmayan komutana, kızan Lala Mustafa Paşa, Baragadino’yu ( Şimdi ki Cami meydanının ortasında ) çarmıha bağlatarak derisini yüzdürdü. İçini saman doldurtup Venediğe yolladı. Hala Venedik tarihi müzesinde sergilenmektedir.
Kıbrıs feth edildiği zaman Ada’da Ortodoks Rumlar azınlıkta idi. Osmanlı İmparatorluğu, Ortadokslara serbestçe Kilise kurma ve gelişme imkânı sağladı. Böylece adada Katolik Kilisesi etkinliğini kaybetti ve Ortodoks Kilisesi gelişti Osmanlının himayesinde gelişti.
İYİ NİYETİMİZDEN DOLAYI BAŞIMIZA GELEN BELALARIN BAŞ MÜSEBİBLERİ...
Adanın imar ve iskânı için, 21 Eylül 1571 tarihli Padişah fermanı ile İç Anadolu'nun (Karaman vilayeti) belli şehir ve köylerinden, MEMUR VE SANATKAR AİLELER gönderilmeye başlandı. 
Dört sancağa (Lefkoşa, Mağusa, Girne ve Baf) bölünen Kıbrıs, Alanya, İçel, Tarsus ve Sis (Kozan) sancaklarının da bağlanmasıyla bir eyalete dönüştürüldü ve adada Karaman vilayeti kanunlarının yürürlüğe konulması kararlaştırıldı.
Kıbrıs'ın hukuki durumuna ilişkin II. Selim'in fermanı (7 Mayıs 1572)
Kıbrıs adası beyim vasıtasıyla fethedilmiş bir memle­kettir. Yeni fethedildiğinden ahali, kısmen zayıf düşmüştür. Ada ahalisine zulüm ve haklarına tecavüz olunmayıp adaletle hareket edilmek; ister şer‘î hükümlerin yani İslâm hukukunun tatbikinde ve ister hazine gelirlerinin tahsilinde azami titizlik göstermek ve gerekse örfî ve divanî vergilerden ada ahalisini muaf tutarak ahaliyi koruma yolunu takip etmekle, adanın güçlenmesine çalışmak ve adayı eski hâli üzere ma‘mûr kılmak en önemli hizmetlerdendir.
Bu sebeple buyurdum ki, her biriniz azami dikkat gösterip zulüm etdirmeyesiz ve haklara tecavüze müsaade etmeyesiz.
Osmanlıyı her fırsatda yerden yere vuran bir kesim var ya. İşte bu Padişah fermanı, Osmanlı adaletinin bir yansımasıdır. Belki Tarih acendalerına ilave ederler diye düşündüm.
 Tarih de bilhassa bize verilen sözler yüzde 90 tutulmamıştır... Hangisinden başlayım?
İngiltere ile yapılan kira antlaşması...
The Cyprus Convention of 4 June 1878 was a secret agreement reached between the United Kingdom and the Ottoman Empire which granted control of Cyprus to Great Britain in exchange for its support of the Ottomans during the Congress of Berlin. This agreement was the result of secret negotiations that took place earlier in 1878. The Convention was abrogated by the British 5th of  November 1914, when Britain and the Ottoman Empire found themselves at war with each other. 
Kıbrıs Konvansiyonu 4 haziran 1878 de gizlice İngiltere Birleşik Krallık ve Osmanlılar tarafından imzalandı. Kıbrısın kontolü Büyük Britanya’ya,Berlin Kongresinde kendine verdiği destekten dolayı verdi. Bu antlaşma 1878 de yapılan gizli görüşmelrin sonucu olmuştur. Konvansiyon Kasım 1914 de İngilizler tarafından Osmanlı ile karşılıklı savaşa girdiği andan itibaren iptal edilmiştir. 
The terms of the convention provided that the excess of the island's revenue over the expenditures for government should be paid as an "annual fixed payment" by Britain to the sultan. This proviso enabled the Porte to assert that it had not ceded or surrendered Cyprus to the British, but had merely temporarily turned over administration. Because of these terms, the action was sometimes described as a British leasing of the island. The "Cyprus Tribute" became a major source of discontent underlying later Cypriot unrest. 
Konvansiyonun şartları Ada’nın gelirlerlerinden, Devlet ihtiyaçları karşılandıktan sonra kalan miktardan her yıl sabit bir üçret ve Sultan’a ( Padişah ) ödenmesine karar verildi. Aslında bu Ada’nın elden çıkarılmadığını veya teslim edilmediğini gösterir. İngilizler geçici olarak Ada’nın idaresini ellerine aldı. Bu şartlar bazan Ada’nın İngilizler tarafından kiralandığını ima eder. Kıbrıslılar ile en önemli antlaşmazlık konusu işte bu madde olmuştur... 
Sene 1960 Londra- Zürih Antlaşmaları
Cyprus was accordingly proclaimed an independent state on 16 August 1960 .
16 Ağuroz 1960 yılında Kıbrıs Ada’sı Londra ve Zürih Antlaşamaları neticesi Bağımsız bir Devlet olarak ilan edildi. 
Karamanlis, Zorlu, Adnan Menderes imza töreninden sonra.
The Treaty of Guarantee is a treaty between the Republic of Cyprus, Greece, Turkey and the United Kingdom of Great Britain and Northern Ireland promulgated in 1960.
Garanti Antlaaşması Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık tarafından 1960 da kabul edildi.
 
Article I bans Cyprus from participating in any political union or economic union with any other state.
Madde 1: Kıbrıs Cumhuriyetini herhangi bir Devletle Siyasi veya Ekonomik  işbirliği katılımını yasaklardı.
Peki Rumlar ve Yunanlılar antlaşmanın bu birinci maddesine uydumu? Asla Hayır... Tek başlarına AB ye üye oldular. AB uydu mu? Hayır... Peki bu antlaşma hal geçerli mi ? Evet. AB nin kanunları bu antlaşmanın üzerinde mi ? Hayır... AB ye göre Evet diyenler var. Peki O zaman BM kasasında olan bu uluslar arası antlaşmayı ortadan kaldırabilir mi ? Hayır... Ancak bütün katılımcıların onayı ile kaldırılabilir.
ŞİMDİ NEDEN RUMLAR ve YUNANLILAR GARANTİ ANTLAŞMASININ KALKMASINI İSTEDİKLERİNİ ANLADINIZ MI ? BURASINI YUNAN ADA SI OLARAK İLHAK ETMEK İÇİN. ÇÜNKÜ ARTIK ENGEL KALMIYOR. SİZİN GÜVENLİĞİNİZ  O HİÇ YOK... BİRKAÇ MAGANDA GAZETECİ Mİ SİZİN GÜVENLİĞİNİZİ SAĞLIYACAK ?
 Article II requires the other parties to guarantee the independence, territorial integrity and security of Cyprus.
Madde 2: Diğer Antlaşmaya imza koyan ülkeler Kıbrıs Cumhuriyetinin  bağımsızlığını ve hududlarının saygınlığını ve güvenliğini garanti eder.
YUNANİSTAN ALA BAĞIMSIZLIĞINI VE HUDUDLARININ GÜVENLİĞİNİ GARANTİ ETTİ... YOKSA AÇIK AÇIK YUNANİSTANA İLHAK ETMEK İSTEMEDİ Mİ?
Article IV reserves the right of the guarantor powers to take action together or alone, to re-establish the current state of affairs in Cyprus.
Madde 4: Garantör ülkeler şayet herhangi bir durumda kabul edilen antlaşmalar ihlal edilirse , tekrardan Cumhuriyeti kurmak için tek başına veya beraber müdahale hakkına sahiptir.
GARANTÖR ÜLKELER TEK BAŞINA VEYA BERABER TEKRARDAN CUMHURİYETİ TESİS ETMEK İÇİN MÜDAHALE EDEBİLECEKLER...
 A provision which was used as justification for the Turkish intervention of 1974. 
İŞTE BU PROVİSO TÜRK ASKERİNİN ADA’YA HUKUKİ ÇIKARTMA YAPMASINI SAĞLADI.
İYİ Kİ DE VARMIŞ...ÇÜNKÜ BM ASKERLERİ 10 YIL SÜRE İLE KIBRISLI TÜRKLERİN NASIL KATLEDİLDİĞİNİ SEYRETTİ. KİMSE DE BİZİM İÇİN KILINI KIPIRTADMADI. SAĞ OLSUN TÜRKİYEMİZ 20 TEMMUZ HAREKATI İLE BİZLERİ MUTLAK ÖLÜMDEN KURTARDI.
Şimdi Rumlar ve bizde bazı çevreler Türk Askeri işgalcidir... diyorlar. O zaman sormak lazım 1955-1974 kadar katledilen masum  insanlarımızın suçları ne idi. Kıbrıs Cumhuriyetine inanmakmıydı? Yoksa yapılan antlaşmaların ihlaline boyun eğmek ve EOKA katillerinin her gün kurbanı olmakmıydı? 1817 şehidimizin hangisinin faaili bulunup cezalandırıldı. Ne diyorsunuz ‘ kayıp şahıslar’ Nasıl kaybolmuşlar??? Çok aptallarmış da yürürken kuyulara düşmüşler...
TURKISH ARMY IS NOT A FORCE OF OCCUPATION, BUT IT’S  AN ARMY OF PROTECTION...
INTERVENTION NOT ONLY SAVED THE TURKISH CYPRIOTS FULL BLOODED MASSACRE BUT ALSO SAVED LEFT WINGER GREEK CYPRIOTS AND ALSO MAKARIOS WHO OPENLY AT UNITED NATIONS CALLED FOR TURKISH FORCES TO COME AND HELP...
Türk askeri işgal ordusu değil tam aksine etkin bir şekilde bizleri koruyan bir askeri güçtür... Yalnız bizi değil Solcu Rumları da, mutlak ölümden kurtardı ve Ada’ya garantör ülke olduğu için bizzat Makarios tarafından BM de acilen müdahalesi istendi...  
The treaty also allowed the UK to retain sovereignty over two military bases.
1960 antlaşmaları ayni zamanda İngilizlere  Ağrotur ve Dikelya üslerinin meşru idaresini verdi...
ŞİMDİ SAYIN OKURLARIM BU ŞU DEMEKTİR. RUM HÜKÜMETİ YALNIZBAŞINA KIBRIS’IN MEŞRU HÜKÜMETİ DEĞİLDİR. YER ALTI KAYNAKLARINDA HEM İNGİLİZLERİN HEMDE  KIBRISLI TÜRKLERİN ASLİ VE HUKUKİ HAKLARI VARDIR...
Cenevre antlaşmaları, bizi duyumlarımızın gerçek olması halinde ziyadesiyle endişelendirmektedir. Ara da bir Türkiye den gelen olumlu mesajlar olmasa çok daha fazla endişeleneceğimiz bir ortam olacaktı. 
BEN ASLA TÜRKİYENİN BİZİ YALNIZ BIRAKACAĞINA, BİZLERE SAHİP ÇIKMAYACAĞINA  İNANMIYORUM. BU GÜNKÜ TÜRK YETKİLİLERİNE SAYIN CUMHURBAŞAKNIMIZ RECEP TAYİP ERDOĞAN BEYEFENDİ, SAYIN RAHMETLİ KADİM DOSTUM ALP ARSLAN TÜRKEŞ BEYİN OĞLU TUĞRUL TÜRKEŞ BEYEFENDİ ve DIŞ İŞLERİ BAKANIMIZ MEVLUT ÇAVUŞOĞLUNA DİĞER ZATI- ALİ LERE HALKIMIZ ADINA TEŞEKKÜRLERİMİ SUNARIM. İYİ Kİ VARSINIZ.......
SAYGILARIMLA.