Gözlerin açıkken ve sadece, düşüncelerinde arıyorsan onu kapattığında gözlerini, hayalini görüyorsan mütemadiyen aşık olduğun kişinin uyurken giriyorsa rüyalarına sık sık bir objeye bakıyor gibi görünüyorsan fakat baktığın halde görmüyorsan baktığın yeri...
Hani bakar kör denildiği gibi olursan sık sık, zil zurna aşıksın sen dostum,aşıksın sen...
Çok aşık...
Delicesine aşık hem de...
Uyurgezerlerden farkın yok senin.
Platonik denilen aşklar böyle olur genellikle.
Önemli değil böyle bir aşk türünde karşılık görsün muhatabından.
Ama bu ilişkilerde bu denli kendinden geçerse bir garip insan platonizme müptela olur.
Platonizme yakalanmış bir kişi öylesine tutkun olur ki sevdasına dışlayabilir de kendini toplum yaşamından.
Çoğu kez yemekten de kesilir,içmekten de...
Kendine bakmaktan da hatta.
İşte size sosyal şizofreni vakası.
Zaten konu edebilen aşık bireysel sorumluluklarını da aksatmaya başlar tedricen.
Veya tıpkı insanlardan kaçtığı gibi sorumluluklarından da kaçmaya başlar biçare.
Nerdeyse daha ağır melankolik bir gelecek beklemektedir kendini böyle giderse eğer.
Ki böylesine bir davranış bozukluğunun şifası kolay olmaz bence de.
Ruhsal bir tedaviyi gerektirir muhakkak.
O halde dünyanın en güzel duygusu olan sevgiyi bile bu denli abartmak hayır olmaz insan için.
Ne derler eskiler: "İfrattan da kaçmalı tefritten de"
Orta yolu seçmek veya seçebilmek en geçerli ölçü...
Derim ki ben de Allah kimseyi yoksun etmesin sevgiden aşktan.
Yeter ki aşkın kölesi olmasın insan.