Dünden Devam
159’uncu maddenin tam kapsamını anlatabilmek adına 159’uncu maddenin (3) ve (4)’üncü fıkralarını da paylaşıyorum:
“(4)    Yukarıdaki (1)’inci fıkranın (b) ve (c) bendlerinin kapsamına giren taşınmaz mallar ile ilgili olarak meşru hak iddia edenlerin ortaya çıkması halinde, haklarının ispatı için gerekli usul ve koşullar ile alacakları tazminat esasları yasa ile düzenlenir.
“(5)    Dini ibadet yerleri ile bunların içinde bulundukları taşınmaz mallar gerçek veya tüzel kişilere devredilemez.  Devlet, bunların korunması, bakımı ve idamesi için gerekli önlemleri alır.”
KKTC Anayasası’nın “Hakların Korunması” başlıklı Geçici X1’inci Maddesi ile hak sahipleri şöyle belirlendi:  
“Hakların Korunması
Geçici Madde 1
(1) Türk Toplumunun ulusal direnişi uğruna veya direniş sırasında göç eden veya doğrudan doğruya veya dolaylı olarak zarara uğrayan yurttaşları korumak amacıyla gerekli sosyal, ekonomik, malî ve tazminat dahil diğer önlemler yasa ile düzenlenir.
(2) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşlarının Devlet sınırları dışında, Kıbrıs'ta kalan taşınmaz malları için Devletten, eşdeğerde taşınmaz mal isteme hakları saklıdır; bu hak yasa ile düzenlenir ve bu Anayasanın 159. maddesinin (2). fıkrası kapsamına giren taşınmaz malların hak sahiplerine mülkiyetinin devri öncelikle gerçekleştirilir.
Şehitlik, malül gazilik nedeniyle yasanın mülkiyet hakkı tanıdığı kişilere ve yasada belirtilen diğer nedenlerle hak sahibi olanlara da mülkiyet verilir.
(3) Devlet, göçmenlerin eşit statü altında esenlendirilmesi, kendilerine, ailelerine ve topluma yararlı duruma getirilmeleri için gerekli sosyal, ekonomik, mali ve diğer önlemleri alır; esenlendirmeyi gerçekleştirinceye kadar gerekli yardımları yapar.
(4) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Türk yurttaşlarının, terk etmek zorunda kaldıkları taşınır ve taşınmaz mallar nedeniyle gelir kaybına veya zarara uğramışlarsa tazminat isteme hakları saklıdır.  Bu haklar yasa ile düzenlenir.
(5) Bu Anayasanın yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak, eşdeğerde mal uygulamalarının önceliğine uyulmak koşuluyla, hak sahiplerine taşınmaz mallarla ilgili mülkiyet hakkı devir işlemleri en geç beş yıl içinde tamamlanır.”
***
İTEM Yasası, KKTC Anayasası kurallara göre değiştirildi ve insanlara mülkiyet devri yapıldı. 
“İTEM Yasası, KKTC Anayasası kurallarına göre değiştirildi ve mülkiyet devri yapıldı ama “Türk tarafı, yukarıda dile getirdiğim anayasal kuralları gereğince uyguladı mı” sorusunun yanıtı “hayır” şeklindedir. Adaletli uyguladı mı sorusunun yanıtı da hayırdır. Haksız kazanç sağlayanlar sorusunun yanıtı ise “çok” biçimindedir. Anayasa’nın öngördüğü hak sahipleri dışında taşınmaz alan var mı sorusunun yanıtı “hem de nasıl ve ne kadar çok” biçimindedir. 
Yani bizdeki uygulamalara tepkili olmak doğrudur, çok olağandır, haktır ama bu durum, toplum olarak suçluluk kompleksi içine girmemizi gerektirmez. Rum uygulamasını haklı görme doğru değil diye düşünüyorum. 
Gelelim Rum Yönetimi’nin uygulamalarına: “Bu uygulamalar taraflar arasındaki mülkiyet sorununu çözer mi” sorusuna yanıtım “ne münasebet;  “Kıbrıs Sorununun çözümüne katkı yapar mı” sorusunun yanıtı kesinlikle “hayır” biçimindedir.
O halde bu insanlar niye bunu yapıyor? Hangi akla hizmet ediyorlar? Bu soruların yanıtı açık: Kıbrıs Türk Halkı’nda panik ve belirsizlik algısı yaratmak ve KKTC ekonomisine zarar vermek! 
Peki adaletli mi uygulamaları? Öyle olsaydı Güney’deki Türk taşınmazları için de benzer uygulama yaparlardı. Tam tersi, denetimi daha da güçlendireceklerine yönelik haberler geliyor o taraftan! 
Türk tarafını masaya getirmeye zorlayıp istedikleri çözümü empoze etmeyi düşünmüş olabilirler mi? Şımarıklıkları, maksimalist alışkanlıkları ve hayalperestlikleri bunu düşündürüyor. 
***
Sonuç olarak söylemek istediğim şu: 
Bu insanların 1963’te anayasada yapmak istedikleri değişiklerdeki hedefleri ile günümüzdeki hedefleri hiç değişmedi. O zamanki hedefleri Enosis’ti. Süreç onlara yardımcı oldu ve bunu AB içinde gerçekleştirdiler. Gerçekleştirdiler de Kıbrıs’a tümüyle sahip olamadılar. Kıbrıs Cumhuriyeti’ni “işgal etmeyi” ve “dayı”ları sayesinde bunu uluslararası topluluğa kabul ettirmeyi başardılar ama Devlet’e tam olarak sahip olamadılar. Taraflar arasındaki temel konulardan biri olan “mülkiyet” konusunu kendi istekleri doğrultusunda çözme girişimleri, özünde bu hedefin bir parçasından başka şey değildir.
Bizim tarafta yapılması gereken, olabildiğince birlikte yürümek ve akılcı, gerçeklere dayanan çok yönlü önlemleri soğukkanlılıkla saptayıp uygulamaya koymak, bu bağlamda Mal Tazmin Komisyonunu hızlandırıp ona işlevsellik kazandırmaktır.
İşin hukuksal boyutu hakkında da söylenecek çok şey vardır ama bu yazıda onu da ele alma olanağı yok! O konuda benim de söyleyeceklerim vardır. Yeri gelince paylaşırım.