Yaz, yine “yangı yangı!” Gün geçmiyor ki bir yerlerden yangın haberleri gelmesin. Aşırı cehennem sıcakları zaten bizi yakıyor ve bunaltıyor, üstü üstlük gelen yangın felâketleri içimizi de yakıyor.
Eskiden, yangın haberleri çok azdı. Artık teknoloji ile birlikte ya da doğadan giderek uzaklaşan insanların vurdumduymazlığından ve de iletişimin geldiği aşama dolayısıyla, dünyanın öbür ucundaki yangınları bile, hem de canlı canlı görebilmemizden mi ne, yangınlar vaka-i adiye (alışılagelmiş olay) durumuna geldi.
İşin tuhaflığı, bilim ve teknolojinin her gün harikalar yaratmasına karşın, yangın felaketleri karşısında insanlığın aciz kalabilmesi! Çılgınca silahlanma yarışına giren insanlığın yangınlar karşısında bu denli aciz, çaresiz ve boynu bükük kalması akıl almaz bir durum. İnsan, ister istemez, silahlanmaya ayrılan sınırsız kaynakların, niye yangın ve benzeri felaketler için de kullanılmadığını sormadan edemiyor.
Ha, bir de düşmanlık, nefret, bağnazlık var işin içinde! Baksanıza, “Türk suyu”dur diye bizden su almayı bile reddeden Güney komşumuz, yangın için yardım önerimizi de, Ada’nın cayır cayır yanması pahasına reddedebiliyor. Hem de günlük elektrik tüketimi için, dara girdiğinde Türk elektriği almasına karşın!
İnsanlığa kendi adını taşıyan bir mantık silsilesi (Aristo mantığı) bırakan Aristo duysa ne derdi acaba? Tabii ki yaşadığı dönemde popülizm illeti olmadığı varsayılırsa!
Sakın güney komşumuzdaki çelişkili yaklaşım, sıradan popülizmin şahı olmasın. Malum, elektriksizlik tüm insanları, genel anlamda yaşamı, ekonomiyi, çalışma yaşamını, kısacası günlük yaşamı ciddi biçimde etkiler ve aciliyeti de olduğundan popülist yaklaşımlara uygundur. Oysa yangın, belki çok insanın ciğerini yakar ama yangından etkilenme kişisel ve yöreseldir. Bu bakımdan popülizmi çekici yapmaz. (Tabii yangının doğa ve çevreye verdiği zarar göz ardı edilirse!)
Su da tüm insanların, yaşamın, ekonominin, çalışma yaşamının, kısacası günlük yaşamının, kaçınılamaz gereksinimidir ama Türk suyu alınması insanın günlük gereksinimine hemen yanıt vermez. Yararı ise sonradan geleceğinden popülizm için aciliyeti yoktur.
***
Ne yazık ki güney komşumuzdaki yangının envanteri korkunç boyuttadır. Yanan alan için 120-150 kilometre kare ormandan söz ediliyor. Bizdeki o korkunç yangın 15 kilometre kare ormanımızı yakıp kül etmişti. Bu demektir ki Güney’de yanan arazi 120 kilometre kare ise bizdekinin 8 katı; 150 kilometre kare ise 10 katıdır. Üstelik ölümlüdür Güneydeki yangın ve 12 yerleşim yerinin haritadan silindiği söyleniyor.
Tabii ki işin bir de siyasal sorumluluk yanı var ve insanın aklına, bizim içinse çok fazla, Türkiye içinse çok az olmasına karşın, Güney’deki aşırı boyuttaki silahlanma geliyor. Bre insafsız, bu kadar silahlanma yaptın da niye yangına karşı mücadele için hiçbir (ya da yeterli) şey yapmadın diye sormaz mı insan?
Bir de işin AB yanı var. Bazı tipler var. Ne konuşulursa konuşulsun, sözü Güney’e getirip bizdeki her şeyi “tu kaka” ederken Güney’deki her şeyi çok cici (mükemmel/en iyi) olarak gösterirler. Bundan hareketle de bizdeki tüm sorunların, AB’ye girmemizle birlikte ortadan kalkacağını savlarlar. O zaman insanın aklına şu soru gelmez mi: AB üyesi Güney Kıbrıs, yangın felaketi karşısında niye bu kadar tedbirsiz ve çaresiz? (Benim gördüğüm kadarıyla yangın konusunda Güney’deki en büyük tepki/eleştiri, “nasıl olur da bu denli tedbirsizdik” şeklindedir.)
***
Bizi kahreden Türkiyemizdeki yangınlar için ne diyebilir insan? Özellikle yeşil Bursa’yı yakıp kavuran yangının, insan eliyle ve bilerek/isteyerek başlatılmış olması ne kadar acı? Bir insan nasıl öyle bir şey yapar?
Bizim küçük dünyamıza gelince: Aman aman… Dikkat, yine dikkat, yine dikkat…
ÖNEMLİ NOT:
2009’dan beri, her 20 Temmuz sabahında, Yavuz Çıkarma Plajı’nda düzenlenen “Şafak Nöbeti” etkinliği, bu yıl yapılmadı ya da yapılamadı. Evet, yanlış okumadınız, “y-a-p-ı-l-m-a-d-ı” ya da “y-a-p-ı-l-m-a-d-ı.”
Hem de neden ödenek sıkıntısı imiş…
Hani Ercan adı değiştirilsin diye girişimler oldu ya? Aynen onun gibi Şafak Nöbeti etkinliğinin yapılmamasının da toplumsal bellekle oynama operasyonundan farkı yok!
Buna neden olanların akıl sağlığı sorunu mu var diye sormayalım da kocaman bir “aferin” mi çekelim?
Pes!...
Yine “Yangı Yangı” Bir Yaz
İsmail BOZKURT
Yorumlar